"Chris? Senin evimde ne işin var?" Yanımda diz çökmüş halde yüzümü inceledikten sonra kapıya baktığında yüzümü aynı şekilde tutmaya devam ettim. Madem burada bir oyun oynanıyordu, bende kendi oyunumu oynarak onların oyunlarında hile yapardım. Dişe diş, kana kan misali. Korkum içimde kalmaya devam edebilirdi, yapacaklarıma engel olmadığı sürece. Bu evden bir kez kurtulduysam ikincisi elbette olurdu.

"Evinizde kalıyorum artık." Uzandığım yerde yüzüne bakarak yavaşça kaşlarımı çattım. Annemin kapıda olduğunu hissediyordum ama dönmedim ve varlığını hissetmiyor gibi yaptım. İftiracı olmadığım belli olmalıydı.

"Bu nasıl mümkün olabilir? Annem ona ettiğiniz hakaretlere ve bana 'şeytan tohumu' demenize rağmen," yavaş yavaş solan rengine bakarken ifademi düz tutmaya çabaladım, içimdeki coşku anlatılmazdı, "nasıl seni evimize aldı? Hem annem nerede?" Derince yutkunduğunda bize yaklaşan adım sesleriyle kafamı kaldırıp annemi yeni görmüş gibi heyecanla gülümsedim. Tıpkı, eski Perla gibi. Eski gibi ama eskiden daha yeni.

"Anne, bende seni merak ediyordum! Her yerim ağrıyor, beni kaldırır mısın?" Bana değilde öfkeli gözlerle Chris'e bakıyordu. Gülümsemeye devam ederek anneme bakıyordum. Baş işareti verdiğinde yutkunma sesi geldi ama ona dönmedim. Annem koltuk altımdan, Chris de ayaklarımdan tuttuğunda acıyla inledim ama önemsemediler. Yüzümde hala gülümsemeyle yatağa bıraktıklarında Chris gözlerini kocaman açarak hızlı adımlarla yanı başıma geldiğinde sorgular şekilde baktım ama o bana bakmıyordu. Baktığı yere baktığımda yastığımın yan tarafında düşen incileri gördüm. Elini uzatmıştı ki annem ondan daha hızlı davranıp incileri avucunda topladı. Ona uyarı dolu bakışlarını attıktan sonra bana döndü.

"En son ne olduğunu hatırlıyor musun?" Sorduğu soruyla kaşlarımı çatarak düşünmeye başladım. Onunla en son silmediği anım, beni dışarı yolladığı andı. Başım ağrıyormuş gibi anlımı kaşıyıp ona baktım. Umarım doğru hatırlıyorumdur.

"Unuttun mu anne, en son beni dışarı yollamıştın ya?" Verdiği rahat nefesi görsem de görmezlikten gelip vücuduma baktım, tahminim doğru çıkmıştı. "Bana ne oldu, her yerim ağrıyor." Bakışları kısa bir an vücudumda dolaşıp Chris'e döndü.

"Sen dışarı çık ve beni bekle."

"Ama Bayan Agn-"

"Sana dışarı çık dedim!" Annemin ani bağırmasıyla irkildim. Chris yutkunarak ona baktı ve arkasını dönerek odadan çıktı. Kapıyı arkasından çektiği an annem bakışlarını bana yöneltti. Herhangi bir sevgi kırıntısı göremedim gözlerinde. Bunu hep yaşamama rağmen her seferinde nasıl içim ona karşı kırılıyordu?

"Aptal bir şekilde koşup yere düşmeseydin, ne yaralanırdın ne de başını vurup unuturdun." Sessiz ve sakin bir şekilde söylediği yalanlarla gözlerimdeki kırgınlığı görmesin diye başımı eğip vücuduma baktım. Yalan söylüyordu ve çekinmiyordu. Bu böyle olmamalıydı ve direnmeye devam etmeliydim. "Bekle burada." dedikten sonra çıktığında sanki hareket edebiliyormuşum gibi söylediğine alayla güldüm. Bir müddet sessizliğe devam edildikten sonra yüksek sesli bir cümle duydum.

"Bayan Western, yalan söylüyor! Ben asla öyle bir şey demedim. Sadece beni bu evden kovmak istiyor!" Ardından annemin bağırmadığı halde baskın ve korkutucu çıkan sesini duydum.

"Buraya geldiği ilk an söylediğinde buna inanırdım ama şu an beyni bütün anıları unutmuşken yalan söyleme ihtimali yok, küçük hanım! Bu konuyu şimdilik kapatıyorum, odama geç ve beni bekle!" Kapının açılma sesi geldiğinde yüzümü çevirip anneme baktım. Fazla gülersem şüphelinir miydi, emin olamıyordum. Elinde tuttuğu tepsiyi dizlerimin üzerine bırakıp tam çıkmaya hazırlanıyordu ki,

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now