16.Bölüm: ÇARE

Začať od začiatku
                                    

"Daha iki saat var sen bence bir duş al, hastalanacaksın." Dediğimde Nihan kurabiye yiyerek salona girdi.

"Ay bu hâlin ne Atlas?" Dedi endişeyle. "Kedi gibi doğurup doğurup sokağa mı salıyorum ben sizi?" Kıkırdadığımda Atakan da kendini tutamadı.

"Birazdan komşular yetişin diye bağırmazsa ben de bir şey bilmiyorum." Dedi Atakan gülmeye devam ederken.

"Hayır, umarım ileride bir oğlum falan olmaz." Dedi Nihan kurabiyeyi kenara bırakıp Atlas'ı kurulamaya çalışırken. "Erkek çocuk bakıyorsan bahçe şart." Kaşları çatıktı ve bir yandan Atlas'ı kuruluyor bir yandan homurdanıyordu. "Ulan bir değiş, on sene önce de böyle ıslanıp geliyordun kedi gibi." Atlas bir şey söylemedi, gözlerini benden ayırmıyordu. Ona tek kaşımı kaldırarak baktım.

"Aras'ın yanına gidecek olman hâlâ içime sinmiyor Alev." Dedi bir anda. Tepki vermedim. "Ona güvenmiyorum."

"Atlas, gidip konuşmazsam da bir sonuca varamayacağız." Dedim kendimden emin bir ifadeyle. "Hem en fazla ne olabilir ki?"

"Her şey olabilir." Dedi Atlas, omuzlarındaki battaniyeyi köşeye bırakıp gözlerini benden ayırmadan. Oturduğu yerden kalkıp bana doğru bir adım attı. "Şimdiye kadar bize defalarca zarar vermiş birinden bahsediyoruz." Bir adım daha, ses tonu gittikçe daha da keskin bir hâl alıyordu. Fakat tavrım netti. "Bir tuzak olabilir mesela, ne dersin Alev?" Bir adım daha attığında aramızda mesafe kalmamıştı. Gözlerimi bir an bile ayırmadım. Kaşlarım çatıktı. "Seni de kaybedemem."

"Atlas." Dedim öfkeyle. "Ne istediğine karar ver, çünkü ben senin ikilemlerinden çok sıkıldım." Atlas'ın çenesinin kasıldığını, boynundaki damarların daha da belirgin hâle geldiğini gördüm fakat geri adım atmadım. Geri çekilip hızla merdivenlere yöneldi ve çok geçmeden bir kapının sertçe kapanma sesi geldi.

Yaptığım şeyden gram pişmanlık duymadığım için duvara yaslanıp Nihan'ın köşede bıraktığı kurabiyelerden birini yemeye başladım. Bu umursamaz tavrım Atakan ve Nihan'ın tepkisini çekmiş olmalı ki gözleri hâlâ üzerimdeydi. Onlara bakıp omzumu silktim ve şımarık bir çocuk gibi kurabiyemi yemeye devam ettim.

"Vay anasını satayım." Dedi Atakan şaşkınlıkla. "Atlas'ı susturdu." Nihan'ın gözleri fal taşı gibi açıktı ve bana bakmaya devam ediyordu. "Tebrik ederim lan." Dedi Atakan yumruğunu bana uzatıp. Gülüp onunla yumruk tokuşturdum. Hafifçe kulağıma eğildi. "Ama biraz kişiseldi." Güldüm.

"Nihan da biliyor Atakan." Atakan gözlerini fal taşı gibi açıp Nihan'a baktı. "Hayır senden sonra söyledim, ama daha önce fark etmiş." Dediğimde gözeri eski hâlini aldı.

"Sen yine de çok üstüne gitme olur mu?" Dedi Nihan gözlerini bana çevirip. Gülümsedim ve başımla onayladım.

"Acısına acı katacak biri değilim merak etme." Dedim Nihan'a bakarak. Kıvırcık saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı ve küçük bir çocuk gibi gülümseyip mutfağa yöneldi. Atakan da yanıma usulca yaklaştığında kurabiyemi ikiye bölüp bir parçasını ona verdim. Küçük çocuklar gibi kurabiye yerken, mutfaktan gelen Nihan bize şaşkınlıkla baktı. Ardından kafasını iki yana sallayarak üzerindeki mutfak önlüğünü bile çıkarmadan koltuğa oturdu ve televizyonu açtı. Atakan yavaş adımlarla Nihan'ın yanına gidip onun yanına oturdu. Onun bu hareketleri bana masum, küçük bir erkek çocuğunu anımsatıyordu. Çünkü Nihan'ın yanına gitmesinin tek sebebi ondan çizgi film açmasını istemekti. Kendisi de açabilirdi ama Nihan'ın onun için çizgi film açacak olması sanırım onu tuhaf bir şekilde iyi hissettiriyordu. Nihan, Atakan hiçbir şey söylemeden rastgele bir çizgi film açtığında Atakan küçük bir çocuk gibi Nihan'ın dizine yattı. O kadar uyumlulardı ki ve birbirlerini o kadar iyi tanıyorlardı ki. Keşke geçmişlerindeki hesaplaşmayı bitirebilselerdi.

LEYALWhere stories live. Discover now