playing with a child ♡

9 0 0
                                    

'Bir çocukla oyun oynamak ♡'

Hava yağmurlu olmasına rağmen parkta yağmurluklarıyla gülerek koşuşturan çocuklar vardı. Gökyüzü gri ve güneşsizdi. Güneş sanki uzun bir mesaiden sonra aradan çekilmişti ama yine de izini kaybettirmemişti. Sonbaharın en büyük habercileri sararmış yapraklar, yerde, havada ve küçük su göletlerinde süzülüyorlardı. Özgürlerdi. Serin havayı içime çekip geri salmıştım.

Gülümseyip gözlerimi yeniden çocuklara yönelttim. Masumca koşuşturan çocukları görünce içimdeki boş delik yeniden açılmıştı. Sanki küçüklüğümü bu şekilde yaşamamıştım gibiydi ama o günleri hatırlayamıyordum. Yani en güzel anılarımı sanırım zihnimde kaybetmiş, tatlı ve pembe hayallerimin geçtiği dönemleri zamanla unutmuştum. Keşke diyordum, o günleri hergün hatırlamaya çalışsaydım, böylece hiç unutmamış olurdum. Dudaklarıma yerleştirdiğim gülümsemenin yerini acı bir tebessüm almıştı, izin vermeden.

Oturduğum bankta öyle düşüncelere dalmıştım ki yanıma bir çocuğun oturduğunu geç fark etmiştim. Ona baktığımda oyuncak bebeğini bir yandan oynatıyor, bir yandan da onunla beraber konuşuyordu. Ben ona ne konuştuğuna dikkat etmeden bakarken o birden bana dönmüştü.

"Abi, benimle oynar mısın? Yalnız oynarken canım sıkılıyor." Elini montunun cebine götürüp içinden küçük bir oyuncak bebek çıkarmış, "bununla oynayabilirsin. Başka oyuncaklarım daha var ama annem dışarı sadece bir tane çıkarmama izin veriyor. Bunu da ondan habersiz çıkardım lütfen ona söyleme." demişti. İçindeki tüm masumluluğuyla bana yalvarırcasına bakıyordu. Onu kıramazdım.

"Ah peki ver bakalım nasıl birşeymiş bebeklerle oyun oynamak, konu nedir?"

"Konu ne demek?" Dediğinde başta ne demek istediğini anlamamıştım. Ama sonradan aklıma daha okula gidecek yaşta olmadığı ve sanırım hayatında ilk defa bu keliyeyi duymuş olabilmesi gelmişti. "Şey, konunun anlamı: bir şeyin hakkında konuşmak. Yani nasıl oynayacağız demek istedim." Duraksamıştı ama aklına birşey gelmiş olmalı ki ufak bir heyecanla oyuncaklara bakmış, anlatmaya başlamıştı. "Bak bu benim elimdeki anne, senin elindeki de onun çocuğu. Çocuk okuldan gelecek ve anne de ona yemek yapıp ödevlerine yardım edecek sonra da onu yatıracak."

Aslında şaşırmıştım. Küçük olmasına rağmen anlatıcı birisiydi. Büyüyünce konuşmaları kesin hep saracak birisi olacaktı. Benim şaşkın yüzüme karşı o gülümsüyordu. "Tamam o zaman oynayalım~" sesimin tonuna dikkat ederek kapı çalma takliti yaptım. O ise oyuncağını yürüterek kapıyı açmıştı.

"Selam anne, ben geldim!"

"Hoş geldin! Hadi lavaboya git ve ellerini yıka. En sevdiğin yemeklerden yaptım."

"Hemen yıkayıp geleceğim."

Sanki lavaboya gitmiş gibi oyuncağımı hareket ettirerek ellerimi yıkamıştım. Mutfak olarak çocuğun elindeki oyuncağın yanına gitmiştim. Sarmıştı aslında.

"Bak sana miso çorbasıyla pirinç yaptım. Çok seversin diye yaptım."

Miso çorbası; Japon mutfağına ait bir yemekti. Sanırım melez bir çocuktu ya da annesi ona bu yemeğin lezzetini tattırmıştı.

"Yaşasın! Canım annem benim!"

Oyuncağı zıplatarak oyuncak annenin yanına sanki sarılıyormuş gibi kollarını kaldırmıştım. Anne demişken, annemleri birden özlemiştim. Gimpo'ya gitmeliydim en kısa zamanda, hemencecik.

"Hadi yemeğin soğuyacak daha derslerine de çalışacaksın."

"Oh~ tamam~~"

Yemek yermiş gibi yaparken o, sanki bulaşık yıkarmış gibi yaptı. Eğlenceliydi ya da bu şekilde oyun oynamayı özlemiştim. Ama emin olduğun birşey var ki bundan tamamiyle zevk alıyordum, çok küçük bir çocukla oynamama rağmen.

"Anneciğim yemeğim bitti."

"Hadi ders çalışmaya o zaman."

Tam ders çalışıyormuş gibi yapacağımız sırada bir kadın sesi işitmiştim. Oraya baktığımda üzerimize doğru koşan kadın birden yanımdaki çocuğa sarılmıştı. "Ah Akiri! neden benden ayrılıyorsun kızım her defasında?" Sesinde derinlerden gelen bir endişe vardı. Sanırım kızıydı ve tahmin ettiğim gibi Japondu da. "Anneciğim lütfen endişe etme, abiyle sadece oyun oynuyorduk. Ben istedim." Kadın bana baktığında ayağa kalkıp sakince saygı selamı verdim.

"Endişelendiğiniz için üzgünüm ancak kızınız benimle oynamak istediğinde onu kıramadım. Lütfen endişelenmeyin." Her duruma karşı soğukkanlılığı ve özgüveni sabit tutmak gerekiyordu, olmalıydı.

Kadın mahçup bir şekilde bana bakarak, "hayır önemli değil asıl size teşekkür etmeliyim, kızım başkalarına da sorabilir ve başına kötü şeyler gelebilirdi. Ona baktığınız için teşekkür ederim" dediğinde başını eğmişti. Benden büyük olmasına rağmen genç duruyordu. Ona biraz daha baktığımda gözlerinin çok tanıdık geldiğini hissetmiştim. Yine de imacımı bozmayarak rica ettim. Kadın, çocuğunu yere bıraktığında evlerine gideceklerini anlamıştım. Tatlı kız bana arkasına dönüp el salladığında ben de ona karşılık vermiştim. Arkalarından parktan çıkışlarını izlemiştim. Başımı eğip gülümsedim. Uzun zamandır bu günleri tatmamıştım. Çok güzeldi.

Kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda parkta kimsenin kalmadığını görmüştüm. Etrafta sis basmıştı ve ürpertici bir havası vardı. Rüyalara benziyordu. Çıkmalıydım artık buradan.

Ellerimi tam cebime koyacakken elimdeki oyuncağı fark etmiştim. Ona vermeyi unutmuştum, adı neydi? Akiri?...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 30, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ditto- Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin