⚵36 - pierre ve sirius.

Start from the beginning
                                    

Pierre "Ve çok iyi bir iş çıkarıyorsun. Teşekkür ederim." dedi. "Benden nefret etmene rağmen..."

Derin bir nefes verdi Sirius. "Senden nefret etmiyorum Pierre." dedi açıkça. "Nefret çok kuvvetli bir duygu."

"Bana karşı hiçbir şey hissetmiyorsun yani?" dedi Pierre yarım bir şekilde gülümseyerek. Gülüşü kırıktı, bunun gerçek olduğunu düşünmek istememişti.

Sirius, Pierre'in gözlerine baktı. Mavi gözleri derin bir okyanus gibiydi, fırtınalıydı.

Hep böyleydi, Sirius ne zaman onun gözlerine baksa fırtınayı görürdü. Hırçın, deli dolu...

Pierre'e bir kere gözlerinde gördüğü fırtınayı söylemişti de. Fransız bir aşık olan Pierre'in cevabı ise Sirius'un o gün bile kulaklarında çınlamıştı.

"Senin gözlerin ise benim fırtınamın seması oluyor o halde."

Birbirini tamamlayan bir resmin bütünü gibiydi onların gözleri. Pierre fırtınaydı, Sirius ise fırtınanın puslu gökyüzü.

"Hiçbir şey hissetmemek de değil." dedi Sirius iç çekerek. "Kırgınım sana. Yıllar oldu ama hala geçmiyor bu kırgınlık."

Pierre ona bakarken ne düşündüğünü belli etmedi. "Zorunda hissettiğim şeyler yaptım, biliyorsun. Korktum." Bunu defalarca söylemişti Sirius'a.

"Korktuğun için kızdım, senden bunun için bir süre nefret ettim gerçekten."

"Herkes sizin gibi cesur Gryffindorlar olmadığı için kusura bakmayın Bay Black." dedi Pierre.

Sirius bunu anlayamamıştı uzun bir süre. Pierre ile farklı olduklarını kabul edememişti. Pierre'in daha mantıkçı, riskten çekinen bir kişi olmasını yedirememişti.

Bu yüzden öfkelenmişti. Kabul edip anladıktan sonra ise öfkesinin külleri kırgınlık tozları olarak kalmıştı içinde.

"Geçen bir fotoğraf buldum odada." dedi Sirius konuyu değiştirip.

Pierre kaşlarını çatıp "Ne fotoğrafı?" diye sorduğunda asasını çıkarıp fotoğrafı evden kendine çağırdı Sirius.

Remus ile kavga sebebi olan fotoğrafı Pierre'e uzatırken onunla oturup sakince sohbet ediyor olmasının Remus'u ne kadar öfkelendireceğini düşündü.

Kendisi de şaşırıyordu kendine. Pierre'e karşı yıllardır ördüğü bir duvar vardı, tek bir tuğla bile eksilmemişti o duvarda. Ona hep ters davranır, kendinden iter ve mesafeyi korurdu.

Birkaç zamandır ise bu mesafeyi koruyamadığının farkındaydı. Pierre'in geçici profesörlük görevine başlayıp hayatlarına fazlasıyla dahil olmasıyla duvarlarından tuğlalar dökülmeye başlamıştı.

Pierre'in fotoğrafa bakışını inceledi Sirius. Dudaklarındaki küçük gülümsemeyi görünce içi ısınmıştı. Mavi gözler parlamış, yüzü aydınlanmıştı.

Pierre'e gülümsemek çok yakışıyordu.

"Bunu çekildiğimizi unutmuşum." dedi birkaç saniye daha fotoğrafı inceledikten sonra Sirius'a dönerek.

"Ben de görene kadar unutmuştum." dedi Sirius. "Ne kadar küçüğüz."

Güldü Pierre kısaca. "Bence ben hala aynı gözüküyorum." dedi.

"Hadi oradan yaşlı herif, alnındaki kırışıklık hiç de öyle demiyor!" dedi Sirius onun alnına dokunup kırışıklığı gösterirken.

Kahkaha attı Pierre ve Sirius onun kahkahasını duyduğu anda donakaldı. O kadar uzun zamandır bu keyifli kahkahayı duymuyordu ki yabancılamıştı.

SAKLI「ʜᴀʀʀʏ ᴊ. ᴘᴏᴛᴛᴇʀ」Where stories live. Discover now