Bölüm 12

211 28 42
                                    

12. Bölüm Kanlı Gül

 Bölüm Kanlı Gül

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.

Ön söz

Oysa leylalar çaresizdi;
çöldü dudakları,
bakışları ve kalp atışları.
kimse duymadan içlerine düştü çığlıkları...

Turuncu. Zerdeçal renginde ki sarı reçine havaya karışıyor bense, 27 ülkenin 17'sini kuşatma yaparak kazanmış azınlık Türklerin bel bağladığı ve Osmanlının görüp görebileceği en güçlü Türk hükümdarı olan Emir Timur'un Hindistan toprakları içerisinde kalan ve sınırı Arabistan'a uzanan topraklarına ayaklarımı basıyordum.


Siyah diba kumaşlı ayağımın altında ezilen çöl kum taneleri sıcaklığını kumaştan bile hissettiriyor, musiki yapan siyahi Türkleri ve Müslümanlığı Timur sayesinde benimseyen Hindistan hatunlarının ellerinde darbuka ile musikiye destek oluyorlardı. Havada çok bunaltıcı bir sıcaklık oluşuyor dilinizin altını bile kurutuyorken, Hintli kadınların muhtemelen kızları çarşı ortasında musikiye eşlik ederken rengarenk sarilerinin etrafında ziller dönüyordu.

" Gel gel Horasının en güzel koyun etlerine gel! "

Zerdeçal reçine kokusunun sarı rengi havaya bile karışıyorken, içerisine musiki ve tüccar adamların sesleri doluyor Timur Krallığını cümbüşe boyuyordu. Çatısı olmayan ve göçebe yaşam evleri gibi çöl kumundan, taşından yapılan evlerin 3 veyahut 4 penceresi oluyor dağın eteklerine dizilen çarşı ve halk evlerinin yanı sıra dağın en üst kısmında bir şahin gibi dikkatli bakıldığında bile aşağı çukurdan görünen insan kafatasıyla duvarları örülmüş Türk tarihinin en büyük ve en siyasi güçlü Timur'un Sarayı ben buradayım diye düşmanlarına bağırıyordu.


Kendi doğduğum toprakların askerlerinden kaçıyorken katıldığım Deve kervanı çöl sıcaklığının turuncu buharlı havası içerisinde zar zor ilerleyerek, Timur toprakları içerisine girdiği saniye sıcaktan havanın bile sanki çarşı avlusunda dans eden Hintli kadınların sarilerine eşlik eden ziller gibi titriyordu. Deve faytonundan çarşıya girdiğimizi sesler ve kokular yüzünden anladığım saniye kocasını kaybetmiş ve bu yüzden, kocasını her yerde arayan zavallı bir göçebe kadın gibi rol yapmıştım. Zavallı Deve kervan halkı ise halime üzülerek yardım etmişlerdi, bazen bazen kendime akıl oyunlarımdan dolayı kızıyordum ama başka bir çarem ne yazık ki bu 1720 tarihinde yoktu.

" Nene bir daha anlat lütfen Mahir ve Elif 1690'da sonunda kavuşmuş mu? "

Nereye adım atacağını dahi bilmeyen kelaynak kuşu gibi Horasan çarşısının Timur'un kafataslı Sarayı altında kalan, ortasında dikilmiş Mahir'in nerede olacağını düşünürken ardımda ki tüccar tezgahında yükselen genç bir kadının sesi tüm bu hengamede beni buldu.

BİR KÜÇÜK TÜRK KIZI 2Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang