2. Bölüm

8.8K 393 42
                                    

Attığı adımlarıyla bastığı yeri titretiyormuşcasına güçlü bir havaya sahipti. Adımlarını tamamlayıp yanımıza geldiğinde az ilerimizde durdu ve ellerini cebine koyup başını dikleştirdi. Etraftaki herkesin dikkati onun üzerindeydi. Biraz önceki hallerinden eser yoktu şimdi. 

Bakışlarını üzerime değdirmeden o genç çocuğa doğru donuk bir ifadeyle bakıyordu. Yüz hatları insanı korkutmaya yetecek kadar sertti. Yüzüne bakıyordum fakat ne düşündüğünü yada ne hissettiğini anlayamıyordum. Sonunda sessizliğin içinden sıyrıldı ve biraz önce yere diz çöktürdükleri şerefsizi tutan adamlara "Bırakın." dedi net bir şekilde. Oldukça tok, etkileyici bir ses tonu vardı. Tek bir kelimesinden sesinin tam da kendine yaraşır bir tonda olduğunu anlamıştım. Pürüzsüz sesi herhangi bir kimsenin ruhunun en derinliklerine işleyecek kadar güzeldi. 

Adamların onu bırakmasıyla pisliğin yere düşen bedenine baktı ve "Burada ne olduğunu anlat. Hemen!" dedi.

Aslında insanların yüz ifadelerini inceleyince ne hissettiklerini anlardım ama onun ifadeleri kendinden ödün vermiyordu.

"A- abi bir sorun yok. Biz sadece konuşuyorduk." demesiyle ona dönüp varolan bütün kuvvetimle suratının orta yerine vurmak istedim. Biraz önceki çocuk gitmiş yerine korkak bir insan gelmişti.

İçimde parıldamaya başlayan öfkemi zapt etmeye çalıştım sabrettim ve sessizce konuşmalarını dinlemeye devam ettim.

Tek kaşını havaya doğru kaldırarak "Konuşuyordunuz?" dedi doğru söylemesi için onu uyarır gibi. O konuşurken ben onun adını merak etmiştim. Acaba ismi neydi bu adamın?

"Evet abi, onu tanıyorum." demesiyle Demir bana döndü ve sıktığı çenesiyle adamı göstererek "Doğru mu söylüyor?" diye sordu.

Başımı onaylamaz biçimde salladığımda tek dizini kırıp hafif öne doğru eğildi. Yakasından tuttu ve ayağa kaldırıp benim deli gibi yapmak istediğim eylemi gerçekleştirdi.

Adamın inlemesiyle tuttuğu yakasından biraz daha kendine doğru çekti ve bir kez daha vurdu. O ses adamın burnundan mı gelmişti? Şuan neyin içindeydim böyle. İçinde bulunduğum duruma lanet okumaktan kendimi alamıyordum.

O vurmaya devam ederken gözlerim, gömleğinin dışından da yeterince belli olan gergin kaslarının görüntüsüne kaydı. Kollarını hareket ettirdikçe daha da çok belirginleşiyorlardı. Öyle iri yarı bir vücudu yoktu ve yeterince çevik duruyordu.

Konuşmaya başlamasıyla dikkatimi söyleyeceklerine verdim. "Bir daha kime yalan söyleyeceğini ve kimin mekanında sorun çıkartacağını iyi düşün delikanlı." dedi ve hala ellerinde tuttuğu adamı bir çöp poşeti gibi yere doğru savurup bekleyen adamlara onu dışarı çıkartmaları için başıyla işaret verdi.

Adamlar onu tutup kaldırdılar ve çıkışa doğru götürmeye başladılar.

Bakışları bana doğru kaydığında "Sende." demesiyle ona doğru döndüm. "Ne bende?" Benimde dışarı çıkmamı mı istiyordu?

"Diyorum ki, çık dışarı ve başının çaresine bakamayacağın yerlere gelme." Zapt etmeye çalıştığım öfke bedenimi zorlamaya başlamıştı.

"Ben başımın çaresine bakardım. Sana gel ve bana yardım et diyen oldu mu ha?" diyerek sinirli ses tonumla yanıtladım onu. Adeta çemkirmiştim ona.

Dudağının kıvrılan bir kenarıyla birlikte başını yere eğdi ve alaylı bir gülüş sergiledi. Tamamen alaydan ibaret olan bir gülüş. Hatta buna gülmek bile denemezdi. 

"O zaman neden kolları arasında çırpınırken yardım ister gibi bakıyordun bana?" Dediğinde birden ciddiye dönmesiyle ve söylediklerinin şokuyla irkilmiştim.

ESRARENGİZWhere stories live. Discover now