𝐋𝐨𝐬𝐭

48 2 4
                                    

6.Gün

6 gün...

O komaya gireli 6 gün olmuştu. Yaşadığı suçluluk, vicdan azabı ve pişmanlık duyguları onu içten içe daha da öldürüyordu. Şimdi ise buradaydı kendi elleriyle ölüme yaklaştırdığı kardeşinin yanındaydı.

Ağlamak isiyordu fakat hiçbir yardımı olmayacaktı. Ağlamak zamanı geri alamaz veya yeni bir dünya yaratamazdı. Sadece sessizce kardeşine bakıp içinde acısını yaşamaya devam etti.

Hastane kokusu...

Kardeşi hastanelerden ve kokularından nefret ederdi. Her hafta hastaneye gelir kontrollerini olurdu. Yaşıtlarına göre fazla çelimsiz ama fazla zekiydi. Uyumayı da sevmezdi tıpkı ağabeyi gibi fakat aralarında bir fark vardı: Ağabeyi sevip sevmese de eninde sonunda sıcak ve rahat yatağına gider, yorganın altına kıvrılır ve rüya denilen hayali cenettine uçardı ama öte yandan kardeşi için bir cehennem başlardı. Ölümcül bir oyun olurdu gece onun için. Gecelerden nefret ederdi bu nedenle sabahları bir kaçıştı onun için. Acılarından kaçmak için gündüze sığınırdı. Acısı bununla da sınırlı kalmazdı, sosyal anksiyetesi, obsesif kompulsif bozukluğu, majör depresyon gibi pek çok mental hastalığı vardı kardeşinin. Bunlarını hepsini biliyordu. En başından beri hepsini kelimesi kelimesine ezbere biliyordu; fakat buna rağmen kardeşine acı çektirmekten, panik ataklar geçirttirmekten asla çekinmiyordu.

Michael kardeşine bakarken gözlerini bile kırpmıyordu. Sadece boş gözleriyle kardeşinin kafasına bakıyordu. Umut kelimesi anlamını yitirmiş, zaman kavramı ise yok olmuştu onun için. Sanki zaman kardeşinin kanlı bedeni onun kucağında yatarken durmuştu. O andan başka bir anısını hatırlayamıyordu. Yavaşça kardeşine doğru yaklaştı. Yaklaşırke korku ve pişmanlıktan titreyen gözbebekleriyle kardeşine bakıyordu. Usulca kardeşinin yanına çömeldi. Kardeşinin elini nazikçe tuttu, derin bir nefes aldı ve sertçe yutkundu ardından titreyen sesi ile:

'' Ben çok özür dilerim... Bunu istemedim, yemin ederim ki bunu istemedim!'' Dedi. Gözlerinde ışıl ışıl parlayan birkaç göz damlası yanaklarından aşağıya süzülüyordu. Kelimeleri boğazına dizilmişti her zamanki gibi. Konuşamıyordu, nefes almakta güçlük çekiyordu, boğazında sanki dikenli teller varmış gibi acıyor ve yanıyordu. Kardeşinin elini bırakmadan kafasını kardeşinin yattığı yattağa gömdü gömdü ardından ağzından kaçırdığı ilk hıçkırık diğerlerini de beraberinde getirmişti. Hıçkırıyor kendini durduramıyordu. Hıçkırıkları arasında özürler diliyor, af için yalvırıyordu. Günahkar bir mahluktu o. Tıpkı babası gibi.

 ************

Yavaşça kalktı ayağa. Son kez kardeşinin elini öptü.

''Sana kardeşim demeden, sarılmadan seni acılı bir uykuya hapsettiğim için özür dilerim.'' Diye fısıldadı Michael. Hastane odasından çıktığında yavşça yorgun bir şekilde eve gitti. Üstünü bile değiştirmeden kendisini yatağına attı ve gözlerini kapattı. Yarın kardeşinin karşısına, hayran olduğu güçlü şekliyle çıkacaktı. Şimdi ise uyuma vaktiydi. Ağlamaktan şişmiş gözleri kendiliğinden kapandı ve uykuya daldı.


7.Gün

Evan'ın cenaze hazırlıkları başladı.

.
.
.
.

Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım beğenmişsinizdir. Cringe bulduğunuz herhangi bir şey varsa lütfen söyleyin değiştirmeye çalışırım.

ೃ⁀➷ 𝐑𝐞𝐠𝐫𝐞𝐭  ೃ⁀➷〖𝙵𝙽𝙰𝙵〗Where stories live. Discover now