"Kızım, denklem çok basit. Nasıl karşılık vereceğini bilemiyor işte. O geceden sonra atılacak her adım sizi farklı bir yere sürükleyecek. Bence sağlam adımlar atmak istiyor."
Bir anda esinti çıkınca omzuna attığı battaniyeye daha sıkı sarıldı Taylor.
"Ben vazgeçmesinden çok korkuyorum." dedi minicik bir sesle. "Birinin böyle bir hayata katlanma ihtimali bana çok uzak geliyor. Belki de çoktan vazgeçti."
Jack burun kıvırdı.
"Yeterince cesursa vazgeçmez."
"Demesi kolay."
"Yapması da kolay, Tay. Sen sadece kendi açından görüyorsun. Kendi hayatını eleştiriyorsun ama kimsenin hayatı dört dörtlük değil, sen de hayatına ne alacağını bilmiyorsun ki. Nasıl bir hayatla hayatını birleştireceğini bilmiyorsun. Bunu yapıp yapamayacağınızı sadece zamanla görebilirsiniz."
Kısa bir süre sonra ekledi Jack.
"Aşk biraz böyle bir şey zaten. Risk alacaksınız. Yoksa zor."
Ne derse desin Taylor'ın yüzündeki o çaresiz ifade asla gitmiyordu. Dudaklarını büzüp sadece yere bakıyordu.
"Ya almazsa? Ya en baştan olamayacağını düşünüp hiç denemezse?"
Bunu dedikten sonra kendi kendine karşı çıktı.
"Belki de denememek en iyisi zaten. Deneyip de yapamazsak eğer bunun acısı çok daha büyük olur..."
Jack gözlerini devirdi.
"Tay..."
"Ne var?"
"Çok düşünüyorsun. Biraz akışına bırakmayı mı denesen?"
Taylor kollarını kavuşturup balkon direklerine yaslandı.
"Yapamıyorum ki. Tüm gün bu düşünceler aklımdan hiç çıkmıyor, delirmek üzereyim."
Bir süre sessizlik oldu, kulaklarına ulaşan rüzgar sesini dinlediler. Sonbahar artık keskin bir şekilde kendini hissettirmeye başlıyordu. Yazla birlikte geride bıraktıklarının hissiyatı da sanki havaya karışıyor gibiydi.
"Sen fena tutulmuşsun." dedi Jack, yeniden sigarasına uzanırken.
"Bilmediğim bir şey mi söylesen?" dedi Taylor, gözlerini devirerek.
"Yok, ben ciddiyim. Seni hiç böyle gördüğümü hatırlamıyorum."
Taylor'dan yanıt gelmeyince devam etti.
"Hep gülerek ya da alaya alarak anlatırdın böyle şeyleri bana. Şimdi..."
Jack susunca üsteledi Taylor.
"Şimdi ne?"
"Şimdi... sadece korkuyor gibisin. Bulduğun şeyi kaybetmekten."
Taylor derin bir nefes alıp tamamladı onu.
"Ya da hiç sahip olamamaktan..."
Bu doğruydu.
Çok nadir rastlanan bir şeyi bulmuştu ama ona henüz sahip değildi. Hissettiği şeyler hiç yoksayamayacağı ya da indirgeyemeyeceği kadar gerçekti, ama bir o kadar da kaldırması zordu. Bununla yüzleşmeye çalışırken zaten fazlasıyla üzerine gelen hayatından ne kadar boğulduğunu hatırlıyor ve bunu daha fazla hissediyordu. Sanki önünde kocaman bir engel vardı ve onu aşmaya gücü yok gibiydi.
Onun gücü olsa da, karşı tarafın gücü var mı, bilmiyordu. Onu en çok da bu delirtiyordu.
Taylor'ın iyice sessizleştiğini görünce onu konuya döndürmeye çalıştı Jack.
YOU ARE READING
Invisible String
Romance"all these people think love's for show, but i would die for you in secret." T.S. ♡ J.A.
message in a bottle ➰
Start from the beginning
