message in a bottle ➰

Zacznij od początku
                                        

Tüm duyguları aynı anda hissettiği için neye ne tepki vermesi gerektiğini bilemiyordu ve bazı anlarda nefesinin daraldığını hissediyordu.

Derin bir nefes almaya çalışırken, "Dinliyorum." dedi Jack.

Taylor başını kaldırıp saçlarını geriye attı.

"Jack..." dedi minicik bir sesle."Ben aşık oldum."

Güldü Jack. Beklediği tepkiyi vermemişti.

"E ne güzel işte. Ne var ki bunda?"

Jack'in bu huyunu çok seviyordu Taylor. Uzun süredir olanlardan haberi olmamasına rağmen hiçbir şeyi sorgulamadan ya da yargılamadan her zaman içinden geldiği gibi cevap verebiliyordu. Olayları Taylor gibi abartılı karşılamak yerine normal tepkilerle karşılıyordu ve bu durum Taylor'ın da kriz anlarında sakinleşmesine yardımcı oluyordu.

"Güzel değil işte." dedi sonra, sinirle. "Çocuk gitti amına koyayım."

Jack hiçbir şey anlamamıştı.

"Ne demek gitti? Nereye gitti?"

"İngiltere'ye."

"Niye ki?"

"Orada yaşıyor çünkü."

Gözlerini devirerek Taylor'a yandan bir bakış attı Jack. Bu cevaba hem çok şaşırmış hem de hiç şaşırmamıştı.

"İngiliz mi?"

"Evet."

"Tay, bir kere de şaşırt beni ya!"

Taylor utanmıştı. Kafasını diğer tarafa çevirdi.

"Off, Jack!"

Bunun üzerine her şeyi bırakıp Taylor'a sarıldı Jack.

"Tamam ya, kızma. Şakaydı."

Bir süre Taylor'a sarılmış bir şekilde anlatmak için hazır hissetmesini bekledi, duygularını yoğun yaşadığı zamanlarda dile getirmekte zorlandığını biliyordu.

"Bu arada zaten anlamıştım çoktan yazdıklarından." dedi sonra. "Salak duruyoruz ama salak değiliz herhalde."

Kıkırdadı Taylor.

"Bunu dediğin için salaksın."

Güldü Jack de.

"Hayır değilim." dedi ve ekledi. "Onu anladım da, niye bu kadar tepkili olduğumuzu anlamadım. Biraz açabilir misiniz acaba hanımefendi?"

Taylor biraz olsun konuşabilecek gibi hissetmeye başlamıştı.

"Tepkiliyiz," dedi aynı minik ses tonuyla. "çünkü olmamız imkansız gibi."

Jack itiraz etmeden önce detayları öğrenmek istiyordu.

"Kimmiş bu, ne zaman tanıştınız?"

"Birkaç hafta önce." dedi Taylor, sesi giderek inceliyordu. "Aslında aylar önce tanışmıştık, ama gerçek anlamda birkaç hafta önce tanıştık."

Cümle kurmakta zorlandığı için sadece özet geçmeye çalışıyordu.

"Harika vakit geçirdik beraber. Birbirimizi gerçekten anlıyoruz. Onunlayken kendim olabildiğimi hissediyorum..."

"Eee?" dedi Jack. "Her şey gayet güzel yani?"

"Her şey çok güzel. Ama..."

"Ama ne?"

"Ama onun hayatında bana bir yer yok. Benim hayatımda da ona bir yer yok. Hayatlarımız o kadar farklı ki..."

Taylor'ın gözleri dolmuştu.

Invisible StringOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz