Invisible String

message in a bottle ➰

bu arada katkılarından dolayı bu bölüm için alltoougurcan 'a bir teşekkürü borç bilirim. jack'e sahip olmak herkese nasip olmaz. sen kendini bulursun ;)

bölüm playlistini açmayı unutmayın, artık ayrı bir spotify hesabı oluşturdum bunun için. profilimdeki linkten ulaşabilirsiniz.

iyi okumalar <3

~ • ~

"how is it in london? where are you while i'm wondering? if i'll ever see you again?"

Stüdyoya girer girmez tırnaklarını yiyerek odayı dört dönen Taylor'la karşılaştı Jack. Sabahın bu saatinde hiç görmeyi beklediği bir manzaraya bakmıyordu.

Sorgulayan gözlerle bakarak "Selam?" dedi.

Kafasını ondan yana çevirdi Taylor.

"Selam, hoş geldin." dedi, gayet normal bir ses tonuyla.

Jack sorgulamaya devam ediyordu.

"Ayakta napıyorsun?"

Taylor istifini bozmadı.

"Ne yapayım, erken geldim."

"Eee? Niye oturmadın?"

"İstemiyorum. Oturup ne yapacağım ki?"

Omuz silkti Jack.

"Peki."

Elindekileri koltuğa bıraktıktan sonra geri koridora yöneldi.

"Kahve istiyor musun?"

"Gerek yok." dedi Taylor. "Yeterince enerjik uyandım."

Jack hala yarı uyuyor gibi hissettiği için güne başlayabilmek için kahve içmek zorunda hissediyordu. Kahvesini almak üzere mutfağa yöneldi.

Taylor gerçekten de dediği gibi enerjik uyanmıştı, içi içine sığmıyordu. Bir şeyler kaydedecek olmak onu zaten genelde heyecanlandırırdı, ama bugün çok daha farklı hissediyordu. Stüdyoya gelebilmek için dakikaları saymıştı.

Telefonunu açıp video çekmeye başladı. Stüdyoda her anını kaydetmeyi çok seviyordu. Önce aynadan kendini çekti.

"Herkese merhaba! Bugün uzun zaman sonra yeniden stüdyodayız. Altıncı albümüm için hazırlıklara başladık ve çok heyecanlıyım."

Koridordan stüdyo odasına doğru yürümeye başladı.

"Şu anda gördüğünüz gibi boş boş bekliyorum, çünkü tamı tamına yirmi sekiz dakika erken geldim. Jack de yeni geldi ama kendine kahve yapıyor, birazdan aramızda olacak."