45. ÇARESİZLİĞİN SESİ🤍

Start from the beginning
                                    

"Ölmeye çalışıyormuş gibi yapma."

"Ölüyü diriltemezsin, Ronald."

"Ölümü yaşatabilirim ama..."

"Yaşamak istemiyorsa peki? Zorla mı yaşatacaksın ölümü?"

Gülümsedi. "Gerekirse zorla." Bir kişi ve bir kişi daha. Sonra daha çok kişi. Tek bir hamleyle. Bu kadar ucuz ve bu kadar basitti bir nefesi sonsuza kadar kesmek. Kim olduğuna bakılmaksızın hayat işte bu kadar sonsuz bir sonun içindeydi.

"Savaşmak, kan dökmek istemiyorum."

Ronald Arthur'un çenesini sıktı, bu kısa zamanda dürüst bir arkadaş bulduğunu sanmıştı. Sanmıştı çünkü sadece dürüst değil aptal da olmalıydı ki böyle yüksek sesle konuşabiliyordu. "Sana sessiz ol demedim mi?" Sessizlik sadece insanı parçalardı oysa ses getirmek insanları parçalardı. "Yanlışa yanlış derim. Sesimi çıkarmazsam devam edecek..."

"Sessiz olmak zorundasın, karşı gelenlerin başına gelenleri görmedin mi?"

Görmüştü. Tek bir kurşundu.

"Yalnız olsam umrumda değildi hiçbir şey. Maalesef yalnız değilim. Kahretsin ki yalnız olamadım."

Ronald zengin bir tüccarın üç oğlunun en büyüğüydü dolayısıyla zengin taraftaydı. Tüccar olmanın getirisiyle taşralı halkla çok içli dışlıydı. Tüm halkı suçlu tutmanın doğru olmadığını biliyordu. Kuruyla yaşı da yakıyordu bu saçma savaş. Çabuk uyum sağlamış olması içinde bulundukları durumu onaylıyor olduğu anlamına gelmiyordu. Onaylamıyordu ama kendi canı kendine kıymetliydi. Silaha silahla karşılık vermek boynunun borcuydu.

"Dün akşam vakti konuşulanları duydun mu?" Birçok şey konuşmuşlardı fakat kendilerini yalnızca birisi ilgilendiriyordu. "Ateş hattı hakkındaki saçmalıkları mı?" Tam noktaya basmıştı Arthur. "Bunu sahiden yapmak zorunda kalacak mıyız?" Ronald maalesef anlamında başını aşağı yukarı sağlamıştı. "Tanrım bu cehennem ama..." Arthur cümlesinin sonuna bir iki küfür sıkıştırmıştı fakat çok kısık sesle söylediğinden Ronald pek bir şey anlamadı.

"Bu gece mi?" Hava kızıl bir renge bürünmüş akşamı çağırmak üzereydi zaten fazla vakitleri kalmamıştı. "Hâlâ gelmeye devam ediyorlar..." Ronald kendi elindeki eski silahı Arthur'a fırlattı, onun elindeki yeni silahla bir kişiyi daha vurdu. Bu, gruptaki son kişi olmalıydı. Menzilde başka kimse görünmüyordu. İhbar bir grup saldırısından ibaretti. Gruptan geriye kimse sağ kalmamıştı.

"Siz çaylaklar şanslı mısınız nedir? Hep yeni silahlar size denk geliyor..."

"Şanslı olduğumuzdan degil, beceriksiz olduğumuzdan." Ronald güldü.

"Haklısın yeni silahı tutamayan eski ağır silahı nasıl tutacak... Hiç, tutmakla da iş bitmiyor ya zaten... Mevzu işi bitirmek."

Arthur çömeldiği yerden kalktı. Ölülerin üstünde kısaca göz gezdirdi.

"Sonu nereye varacak bir yolda olduğumuzun farkında değilsin ama bir daha aynı insan olamayacağımızın farkında ol."

"Ben çok mu memnunum sanki..."

"Olmadığını görüyorum." Arthur her şeyin farkındaydı. Sadece o bu kadar hızlıca adapte olamıyordu. Birini öldürme fikrine sarılıp bu kadar basit ve zahmetsizce öldürmeye alışmak istemiyordu. Toparlanması bu raddeden sonra zordu ancak zorlaştıramazdı.

"Ben gidiyorum," dedi.

"Nereye?

"Cehenneme."

"Fazla yanma..."

Arthur tebessüm etti. "Yanmışım ben zaten," dedi. Ronald'ın bunu duyup duymadığını bilmiyordu. Tek bildiği kalbine bir hançer gibi saplanan özlem duygusunun kanla kaplanmaması gerektiğiydi.

****
Masa da kan,
Masada plan,
Masada ihanet,
Masada acımasızlık vardı.

Göz gözü görmeyecek haldeydi. Bu saatlerdir toplandıkları noktada çene çaldıkları anlamına geliyordu.

"Ne diyorsun, yapacak mıyız?" Dedi esmer, çehresi yüzüne göre daha belirgin ve uzun olan adam. Kafası patlayacaktı. "O bölgede güçlü olduklarını düşünüyoruz," diyerek odanın en köşesindeki, purosunun dibindeki zehri içine çeken adam lafa girdi. Beyaz tenine ve sarı saçlarına yabancı kalmıştı parmaklarının arasındaki. "Onlar güçlü olduklarını sanıyorlar ama zerresi yok onlarda."

"Fazla kibirleniyorsun..."

"Sen de fazla cevap veriyorsun. İki üç fazlalığın var diye kendini çok görme..." Aklı fikri para ve getirdiklerindeydi.

Sarışın adam kendini, daha doğrusu keyfini bozmadan ciğerlerine dumanı çekti.

"Paradan emin ol fazlasına sahibim."

Esmer ve sarışın bu iki mücadelesini odadaki herkes sessizlik içinde seyrediyordu. Ne de olsa bu insanların genel kalıp ve istekleri belliydi. Zenginlik soylular için vazgeçilmezdi. Keyiflerini dinlemek onlar için normal olandı. Canları ne isterse yapmalılardı sonuçta.

Her şey onlara haktı.

Sarışın adamsa onlardan görünen ama onlar gibi düşünmeyendi.

"İster bana inanın isterseniz inanmayan bahsettiğiniz bölgeye daha önce gittim. Onların çoğunlukta olduğu bölge. Üstelik en kıdemlilerini oraya koymuşlar..."

"Sana inanıyoruz elbette." Birkaç kişi bunu ardı ardına tekrarlamıştı.

"İstediklerini yapsınlar bizi asla yenemezler. Fakir savunmasını yapıyorlar işte," hıhladı. "Canlarından olacak aptallar."

"Savaştaki en büyük aptallık nedir bilir misin?"

Cevap gelmedi.

"Rakibini küçük görmektir." Puroyu söndürdü. Nasıl olsa birazdan yine yakacaktı. "Ellerinde güzel silahları var fakat kullanmıyorlar. Sebebi belli, uygun an. Bizim yaptığımız gibi ellerindeki tün insanları ve silahlanmayı savurganlıkla savurmuyorlar."

"Toplantıyı yapma amacımız bu değildi."

"Sen söyleyecek ve biz kabul edeceksen emretmen yeterli olurdu. Hiç uğraşmazdık bu kadar." Eliyle etrafındaki topluluğu işaret etti. "Bizler varız."

Esmer adamı bozduğunu, aralarının hiçbir zaman iyi olmayacağını, sürekli çatışacaklarını biliyordu. Anlaşamıyorlardı. "Arkadaşlarım, dostlarım akılcı yollardan ilerlemeliyiz. Karşı tarafın kaybı bizim kaybımızdan daha büyük fakat durumların nasıl seyredeceğini bilemeyiz. Daha fazla kayıp vermemek adına sizleri iyi düşünmeye davet ediyorum. Yeteri kadar canımız yandı, eski güzel ve barış içinde yaşadığımız günlerin hatırına. Bir kez daha düşünelim. Ortak kararımıza ne olursa olsun uyacağım."

Esmer adam bu denilen hiçbir şeyi kabul etmezdi, etmeyecekti.

"Kendi dünyalarında boğulacaklar..." Dedi gaza getirme adına. Bu hep işe yarardı. Etrafa baktı.

Bundan sonrası herkes için belirsizlikti.

****
BÖLÜM SONUUU! :))

SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİWhere stories live. Discover now