"Gecenin bir köründe seni arayan başka hadsizler de mi var?" dediğinde önce dudaklarım yukarı kıvrılmış ardından da kıkırdamaya başlamıştım. Kendine hadsiz dediğimin farkında değil miydi?

"Kenan," dedim, gözlerimi bayarak. Üstelik dudaklarımda da bir gülümseme hakimdi. "Lafın gelişi o."

Kaşları normal halini alırken göğsündeki elim sakallı çenesine tırmanmıştı. "Kıskançsın, biliyorsun değil mi?"

Diğer eli, bornozumun sardığı belime dolanırken beni de hafifçe yukarı doğru çekerek yüz yüze gelmemizi sağladığında yeşil harelerinin üzerini gölgeleyen gür kirpikleriyle daha yakından tanışmıştım. Bir erkeğe göre fazla gür olan kirpikleri, bende bir hayranlık uyandırıyordu.

"Ben sevdiğim kadını kıskanırım," dedi, kısık bir sesle. Sarf ettiği kelimeler, uyuyan kalbimi uyandırırken gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Birdenbire bana böyle şeyler söylüyor, tüm sistemi altüst ediyordu ve bunu yapmak onun hoşuna gidiyordu.

"Bana aşık olduğunu biliyordum," Gözlerini kısarak bana baktığında yanağını da hafifçe okşuyordum.

"Sen az önce uyumuyor muydun?" dediğinde güldüm.

"Uykum açıldı," dedim, elimi başıma yaslarken. Hakikaten de onu gördüğümde uykum açılmıştı fakat bundan şikayetçi değildim.

"Yemek nasıl geçti?" diye bir soru yönelttiğinde dudaklarım yukarı kıvrıldı. Zaten günlerdir bu yemek faslından dolayı gereksiz bir şekilde stresliydim ve o, günlerdir benimle uğraşmış, stres yapmamam için elinden geleni yapmıştı. Hatta öyle ki giyeceğim kıyafete varana kadar ona seçtirmiştim. Yemeğe giderken de bana birkaç kez mesaj atmış, yine yanımda olduğunu hissettirmişti.

Bu adamı hak edecek kadar ne gibi bir sevap işlediğimi inanın ki bilmiyordum.

"Güzeldi, sandığımdan daha iyi geçti."

"Demiştim sana." dedi, dudaklarında tatlı bir tebessüm oluşurken. Saçlarımdaki elleri omzuma doğru hareketlenirken ekledi. "Ben olsam ben de senin gibi bir kadını kaçırmak istemezdim."

Kaşlarım havalandığında ifadesi muzip bir hâl aldı. "Bak sen?" dediğimde bornozumun yakasını hafifçe çekiştirerek dudaklarını omzuma bastırmıştı. Bu, içimi sarmaya başlayan o tatlı hissi yoğunlaştırırken boynuma doğru ıslak bir yol çizmeye başladı.

"Buraya beni baştan çıkarmaya mı geldin?" dedim, elimi ensesine yerleştirirken. Erkeksi kıkırtısı boynumla omzum arasındaki o çukurda kaybolurken tenime çarpan sıcacık nefesi de az önce uyumak üzere olan bedenimi uyardı.

"Gideceğim," derken dili çıplak tenime yaslanmış, dudaklarımdan minik bir inilti kopmasına neden olmuştu.

"Nereye?" dedim, nefes alış verişlerim sıklaşırken. O esnada boynuma birkaç öpücük kondurmuştu.

"İşlerim var," Tenimden önce dudakları ardından da o sıcak nefesi çekilirken tekrar gözleriyle buluşma şansı yakalamıştım. Fakat bu da çok uzun sürmemiş, yine kendine dudaklarını yaslayacak bir yer bulmuştu.

Rotası dudaklarımdı.

Dudaklarının arasından sızan dili, usulca dişlerime sürtündüğünde başım dönmeye başlamış, bedenine yaslı olan ellerimi sıkılaştırmıştım. Her seferinde beni böyle baştan çıkarmayı ihmal etmiyordu. Açıkçası bundan şikayetçi de değildim. O güzel dudaklarını kullanarak dudaklarımı dile getirmesine bayılıyordum.

Öpüşmemizin arasına bir nefeslik mesafe koyduğunda bunu, konuşarak doldurmuştum. "Bu saatte?" Hızla inip kalkan göğsüm, göğsüne değerken aralık dudaklarımdan verdiğim nefes, nemli dudaklarına çarpıyordu. "Nereye gideceksin?"

PRANGALAR | +18Where stories live. Discover now