So fuckin' special

Magsimula sa umpisa
                                    

Hem bir söz de vermişti. Tepetaklak olduğu olaydan sonra kendisine verdiği sözü tutmalıydı. İyileşmeliydi.

Sırt çantasını sırasına koyduktan sonra sert olmamasını umduğu bir sesle İsagi'ye "Günaydın." dedi. Gece mavisi gözlerle olan temasını bir an olsun bozmamıştı, insanların gözünün içine uzun süre bakamamasına rağmen. Uzun süre göz teması kurduğunda sanki her tarafından bıçak darbesi alıyormuşçasına savunmasız hissettiğinden bu hareketten kaçınırdı ama İsagi ile durum farklıydı.

İsagi ile göz teması kurmak bıçak darbesi yemek ya da saklanması için bir alarm değildi. Çok daha farklı bir duyguydu. Rin bu duyguyu tanımlamak isteseydi durgunluk derdi. Sabah erkenden denizi izlemenin verdiği durgunluğu andıran bir durgunluktu bu.

Ama bu durgunluğun fazlası da Rin'e iyi gelmiyordu hele ki karşısındaki çocuğun gülümsemesi genişlediğinde. Rin, kafasını hızlıca çevirirken damarlarında havai fişekler patlıyormuş gibi hissetti. Duygu karnından gelmediğinden-bunu psikoloğundan öğrenmişti-öfke olmadığından emindi. Endişe duygusunu çokça tecrübe ettiğinden bunun endişe olmadığına da emindi.

Öyleyse neden telaşlıydı?

Rin duygu merkezini de hiç anlamıyordu.

...

Rin dört dersi filtre kahve tüketerek atlatsa da bedeni hala iyi bir kondisyonda sayılmazdı. İdare edebilirdi neredeyse yarı yarıya gelmişti. Biraz daha kahve ile gücünü toparlayabilirdi. Termosu dudaklarına götürüp bir yudum daha çektiğinde termos bomboş kaldı ve Rin'in kaşları havaya kalktı.

Termostaki kahveyi okulda bitirdiği pek görülmemiş olaydı. Başının yan taraflarına hafiften vurmaya başlayan ağrı bu yüzden miydi? Gün ne zaman biterdi tahmini?

"Beyler bugün proje için bir planlama yapmamız gerek. Otoya bak yine kız meseleleri sokarsan araya o telefonu alırım sen gerisini anladın."

Sınıfın hocalarla tartışmaya yer arayan sivri dilli çocuğu Karasu sınıfa girdiğinde yanında sürekli takıldığı okulun çapkını Otoya ve diğer iki arkadaşına nazaran daha sakin bir duruşu olan Yukimiya duruyordu. Rin ne konuştuklarını pek umursamamıştı. Sadece yüksek sesle konuşması başının zonklamasına hiç iyi gelmediğinden üçüne dikkat kesilmişti haliyle.

"Ya kız mız yok dedim ya sana! En azından ödev bitene kadar sonrasına söz veremem."

Otoya'nın konuşmasına Karasu'dan da yüksek sesle başlaması Rin'in parmaklarını şakaklarına getirmesi ve orayı ovuşturmasına neden oldu. Şu ikisinin konuşması tam da vaktine denk gelmişti. Öğrenci zili çalmasaydı sınıfı tam şu an terk ederdi ama dersin başlamasına çok bir şey kalmadığından mecburen sınıfta durdu.

"Karasu ben bu konudan hiçbir şey anlamadım ki neyin planlamasını yapacağız?"

Otoya'nın başka versiyonu olan çocuk da bir o kadar gür ses kullandığında Rin daha fazla sabredemeyeceğini anladı ve derin bir nefes verip baş ağrısının getirdiği gerginliği göz ardı etmeye çalışarak "Birbirinizi duyamıyor musunuz da bağırarak konuşuyorsunuz." dedi.

Kendi aralarında hararetli konuşan grubun gözleri bu cümlesinin üzerine Rin'e döndü. Karasu ellerini ceplerine koyduktan sonra dilini şaklattı ve "Senin de kulaklarını tıkayacak parmakların yok mu da konuşmamızı bölüyorsun." dedi. Karasu'nun cümleleri Rin'i bırakın kendi arkadaş grubunun bile donup kalmasına neden oldu.

Hatta Yukimiya, Karasu'nun kolunu dürtüp kulağına bir şey fısıldadı. Rin ne olduğunu duyamamıştı umursamıyordu da zaten ama Karasu'nun beden diline bakılırsa Yukimiya'nın sözlerini umursamış gibi durmuyordu. Her ne yaparsa yapsın fitili o ateşlediğine göre söyleyeceği sözlerden Rin sorumlu olmazdı öyle değil mi?

elem çiçekleri | rinsagi Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon