6.Bölüm: Ölüm Getiren Oyun

Start from the beginning
                                    

Omuzlarımdaki ağırlık öyle çoktu ki biraz rahatlamaya ihtiyacım olduğunu bildiğimden Sara'yla partiye gitmeyi istemiştim. Birkaç kadeh bir şeyler içip belki yeni insanlarla tanışarak kafa dağıtabilirdim. Yirmi dört yaşında bir insan olarak gençliğin ne demek olduğunu unutmuştum. Genç olmayı, genç gibi yaşamayı özlemiştim resmen.

"Rose ve Nate'i sevdin mi?" Sara'nın sessizliğin dengesini bozan mırıltısıyla yönümü ona çevirdim.

"Eh... iyi insanlara benziyorlar." Umursamaz şekilde omuz silktim. Sara'nın hoşuna gitmeyeceğini biliyordum ama onun gibi yüksek tepkiler verebilen biri değildim. Her şeyi sakince karşılayan bir yapıya sahiptim. Çok mutlu bir habere ya da çok üzücü bir an da sadece başımı sallayıp geçtiğim zamanlar olmuştur.

Joanne'nin öldüğü gün bile ağlamamıştım. Bir hafta sonra ise kolumu kapıya çarptığım için çığlık çığlığa ağlamıştım saatlerce. O gün kolum acıdığı için değil, acılar yüreğimden taştığı için ağlamıştım aslında. Yaralarımdan akan kanda boğulurken ailemden yardım dilenmiştim ama çığlıklarımı duyan olmamıştı.

Joanne ölürken ağlamış mıydı?

Başımı iki yana sallarken duruşumu düzelttim. Daha dik oturdum ve taksinin camını hafifçe açtım. Dengesiz bir tiptim. Patlama noktalarımı hesap edemediğim için her an bir atak geçirme ihtimaline karşı temiz hava iyi gelecekti.

"Nate'le kütüphanede tanışmıştık." Sara bir şeyler anlatmaya devam etti. "Yazılı olmayan kurallardan biri de şu ki... eğer gay bir arkadaşın varsa diğer kızlardan on adım öndesin demektir. Nate de benim için öyle! Çoğu anlarımın kurtarıcı meleği olmuştur."

"Biraz şımarık gibi."

Taksi hızlandığı için camı kapattım. Üşümek istemiyordum.

"Aksine şımarık olan Rose. Prensesler gibi yetiştirildiği için öyle olduğunu düşünüyorum. Nate aşırı cana yakındır."

"Bence yanılıyorsun. Rose daha içine kapanık duruyor." İçine kapanık olanları ve acısını yüreğinde taşıyanları ilk bakışta anlayabilme özelliğim vardı. Yaralı ruhlar olduğumuzdan belki de... Anlam veremediğim bir hüzün vardı gözlerinde.

"Erkek arkadaşıyla bazı sorunları var, o yüzden birkaç gündür durgun." Çantasından çıkardığı kırmızı rujuyla dikkatlice rujunu tazeledi. "Aldatırken yakalamış."

"Ah erkekler..." Başımı iki yana salladım. "Kız çok güzel halbuki." Rose gerçekten çok güzeldi. Sara'nın tanıdığım en güzel sarışın olduğunu düşünüyordum. Ta ki bugün Rose'la karşılaşıncaya kadar.

"Erkeklerin hepsi aynı... Her zaman lanet olası çüklerini sokacak bir delik bulabiliyorlar, akıl alır gibi değil!"

Taksici dikiz aynasından bize baktı. Ben de öfkeyle Sara'ya...

"O lanet olası çüklerden birine delik olmak için can atan sen değil miydin?" Fısıltım tokat gibi Sara'nın yüzüne çarptığında neye uğradığını şaşırmış bir şekilde hışımla bana döndü.

"Sen..." Kırmızı dudaklarını hınçla birbirine bastırdı. "Çok kötüsün Noa. Birkaç gündür tam bir sürtük gibi davranıyorsun bana!"

"Şimdi de ben sürtük oldum, öyle mi?" İmalı bir şekilde kaşlarım havalandığında Sara'nın öfkesi yüzünden okunuyordu.

"Ben öyle bir şey yapmadım."

"Yapmayı aklından geçirdin ama?"

"Olabilir. Eyleme dökmediğim sürece hiçbir sorun olmaz."

OYUNCAK MÜZESİ (+18)Where stories live. Discover now