Buğra ve Altay kısa bir an bakıştı ve ilk cevap Buğra'dan geldi.

"Anlatacak bir şey yok aslında. Arkadaşız biz. Bayağı eski arkadaş."

Altay'a baktığımda kafasını hafifçe sallayıp onaylamıştı Buğra'yı ama bu cümle beni ikna edememişti yeterince. Muhtemelen Buğra'nın bu zamana kadar hiçbir şekilde Altay'dan bahsetmemesinden kaynaklanıyordu bu durum.

"Öyle mi?" dedim aklımdakilerden bihaber bana bakan Buğra'ya doğru. "Hiç söylememiştin."

"Durduk yere ben Altay'la arkadaşım mı deseydim?"

Yani, haklı olabilirdi.

"Ayrıca..." diye devam etti Buğra. "Bildiğin üzere ben de ara sıra Fenerbahçe haberleri paylaşıyorum. Kaan yavşağı bu arkadaşlığı öğrenseydi sana yaptığını bana da yapardı muhtemelen. Özellikle gizli tutmadım ama böylesi daha çok işime geldi."

"Bir saniye..." diye araya girdi Altay. "Kaan sana ne yaptı ki?"

Hafifçe güldüm. Nereden nasıl başlasam anlatmam pek kolay olmayacak...

"Boş ver." diyerek geçiştirdim bu konuyu.

"Bence de boş verelim yoksa o herifi boğmak için geri döneceğim ofise."

Buğra'nın bu tepkisine karşılık "Tamam, sormadım sayın." dedi Altay. Akabinde bana dönmüş ve "Benim o gün ofise gelme sebebim de buydu." diyerek değiştirmişti konuyu, aklımı okumuş gibi. "Aslında işletme sahibine bırakacaktım kimliğini ama üstünde MTV Spor yazınca direkt teslim etmek istedim. Daha doğrusu, Buğra söyledi."

Gökçe bunu duysa bizi evlendirme hayalleri suya düştüğü için baygınlık geçirirdi muhtemelen.

"Hemen de suçu bana at..."

Sesi tripli çıkan Buğra'yı umursamayıp "Tamam ya, sıkıntı yok." dedim elimi gelişigüzel sallayarak. "Sizi sorguya çekecek değilim sonuçta. Sadece böyle görünce merak ettim."

Gerçekten de öyleydi. Asla yan yana getiremediğim bu iki isimden biri gecenin bir körü, maçtan çıktıktan hemen sonra diğerinin evine geldiğinde ve ben de bu duruma istemeden şahit olduğumda doğal olarak merakla kaplanmıştı içim. Daha doğrusu birbirlerinin evine gelecek kadar yakın olmalarına karşılık Buğra'nın bunca zaman bu durumu çaktırmamasıydı asıl kafamı karıştıran. Onun da cevabını almıştım zaten.

"Bu sorunu da hallettiğimize göre..." diyerek sessizliği önledi Buğra. "Sen niye geldin lan?" dediğinde muhatabı tamamen Altay'dı ve ona doğru dönmüştü.

Altay buradan bakınca az sonra uyuyacak gibi duruyordu. Zaten maç çıkışı geldiği için yorgun olduğunu görebiliyordum çünkü yüzünden okunuyordu bu yorgunluk. Eh, burası da arkadaşının evi olduğuna göre herhangi bir yerde uyuyup kalmasını yadırgamazdım sanırım.

Bakışlarımı yere dikmişken "Aslında uyumaya geliyordum." dediğinde gözlerim şok içinde açıldı, kısa bir an gerçekten beynimi mi okuyor diye şüpheye düştüm. Bu kadar tesadüfün üstüne bir de benimle aynı şeyleri düşünüyor oluşu beni biraz ürkütmüştü.

"Ama..." diye devam etti Altay, konuşmanın başından beri Buğra'da olan dikkati bana dönerken. "Maçı kazandığımız için seni beklerken biraz sosyal medyaya bakınayım dedim...."

"Ve benim boy boy videolarımı gördün." diye tamamladım onu. Yüzündeki garip ifade eşliğinde kafasını hafifçe sallarken hafifçe geri yasladım bedenimi. Biraz rahat olmaya benim de ihtiyacım vardı.

"İkinizin de istifa haberi Twitter'a düştü. Sonra da senin mesajını gördüm işte." Bu kez muhatabı Buğra'ydı, muhtemelen istifa ettiğine dair bir şeyler söylemişti ona.

asparagas | altay bayındırWhere stories live. Discover now