[askıda]
Hırçın ifadesinin deli olduğu söylenen; kendini gemisinden ve tayfasından alıkoymuş içine kapanık bir kaptan,
kardeşinin iyileşmesi için tek çare olarak gördüğü pembe zehri her şeyden çok istemektedir.
Ve amacı sadece terfi almak için ki...
Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.
□
Wooyoung, Yunho'nun arkasından koşan ve ona yetişen tek kişi olmuştu. Benden birkaç metre ötede oldukları için ne konuştuklarını duyamıyordum lakin Yunho'nun harareti hâlâ üstündeydi. Mingi ile olan kavgasından sonra bir türlü sakinleşemiyordu.
Yanımdaki diğer tayfa üyelerine bakmak için kafamı çevirdim ve gözlerimi hızlıca etrafta gezdirdim. Sakin duruyorlardı, sanki bekledikleri bir olaymış gibi davranıyorlardı ve bu ister istemez garibime gitmişti.
Jennie kendi tayfasını da alıp oradan uzaklaştığından beridir ortalıkta tek bir ses yoktu.
Ama bir dakika...
Bakışlarım ağacın dibine sinmiş ikiliyi fark ettiğinde duraksadım. Jongho, Exinpunk'ın üyesi olan San ile bir şeyler konuşuyordu. Bu şekilde herkesin olduğu yerden uzak bir ağacın dibinde ne konuşuyor olabilirlerdi?
"Ben Yunho'ya çay getireceğim, yoksa stresini atamayacak gibi duruyor..."
"Haklısın soo-ah, ben de sana yardım edeyim. Burada durmak insanı bayıyor."
Jisoo ve Lisa gemiye gittiklerinde bulunduğum yerde tamamen yalnız kalmıştım. Bir yanım Wooyoung ve Yunho'nun yanına gitmek istiyordu ama diğer yanım sinirli Yunho'dan nasibini almak istemiyordu. Kararsız bir şekilde önümdeki görüntüye bakmaya devam ettim.
Hâlâ Hongjoong hakkında yeterli bilgi toplayamamıştım ve böyle giderse haber için taslak çıkarma işim uzayacaktı... Sanki tam her şeyi başarabilecekmişim gibi hissettiğim anda her şey sarpa sarıyordu.
Nasıl bir bulmacanın içinde olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu...
"Seonghwa, benimle gel."
Wooyoung'un sesini çok yakın bir mesafeden işittiğimde içinde bulunduğum karmaşık düşünce sarmalından çıkmıştım. Henüz ona bakıyordum ki kolumu kavrayıp beni köşe bir tarafa çekmeye başladı. O sırada etrafıma bakındım ama Yunho'yu göremedim.
"Aslında bu olanları sana söylemesem daha iyi olurdu ama Yunho böyle şeyleri takan biri değil ve yardıma ihtiyacımız var."
"Sorun nedir?"
Kimsenin olmadığı sessiz bir köşeye geçmiştik. Wooyoung oldukça endişeli duruyordu. Acaba Yunho ile ne konuşmuşlardı da benden yardım isteme kararı almıştı?
Zaten karışık olan düşüncelerimin arasına bir de bunlar eklenmişti, umardım ki gelecekte düşünme eyleminde bulunurken delirmezdim...
"Dinle, Yunho ve Mingi eskiden sevgililerdi. Şu an ise düşmanlar. Bu yüzden onlardan şüphe etmiyorum ama kesinlikle başkası var. Bilgi taşıyor. Bir gemiden diğerine."
