13.Bölüm-"Yalnız Değilsin"

Zacznij od początku
                                    

"Bir adam var." dediğimde kaşları çatıldı ve gözlerindeki o yoğun ifade karmaşıklaştı. Elimdeki kahve bardağını yere bırakarak dirseklerimi dizlerime yasladım, hafifçe öne eğildim. O da kahve bardağını yere bıraktı. Bundan sonra geri dönemezdim artık, her şeyi ona anlatmam gerekiyordu. "Bildiği şeyler olabilir."

&

Gözlerimle önünde durduğum kocaman evi izlerken içim rahattı. Dönüp arkama bakmadım ama burada olduklarını ve onu yakalayacaklarını biliyordum. Her şey buraya kadardı, artık oyun bitiyordu. Eski evin büyük tahta kapısını ayağımın ucuyla ittiğimde kapı rahatsız edici bir ses eşliğinde aralandı. İçerisi hafiften karanlıktı. Derin bir nefes alarak içeriye girerken üzerimdeki dinleme cihazına güveniyordum. Bu sayede her şeyi duyacaklardı ve bana gerçekten inanacaklardı.

Gözlerimi iki katlı evin büyük salonunda gezdirdim fakat eski, tozlu eşyalardan başka hiçbir şey yoktu. "Neredesin?" diye seslendim güçlü tutmaya çalıştığım ses tonumla. Etrafıma bakınmaya devam ederken arkamdan gelen seslerle hızlıca arkamı döndüm ama kimse yoktu.

"Benimle oyun oynamayı bırak!"

"Ama bu çok zevkli." Arkamdan gelen sesle irkilerek bir kez daha diğer tarafa döndüğümde karşımdaki adama baktım. Bana bakarak gülümsedi ve arkasını dönerek merdivenlere doğru yürüdü. "Takip et beni."

Bir şey demeden arkasından gittim. Merdivenleri yavaş çıkıyordu. Çok yavaştı. Korkuluklara tutunan parmaklarını fazlasıyla sıkıyor olmalıydı çünkü parmak boğumları beyazlaşmıştı. O, sanırım çok öfkeliydi.

Korkmam gerekiyor olabilir miydi?

Yukarıya çıktığımızda büyük bir camın önüne doğru yürüyerek bana baktı. "Konuş artık, sabaha kadar seni mi bekleyeceğim?" dediğimde bana bakarak yeniden güldü. Ama hayır... Onda bir anormallik vardı, duruşunda anormallik vardı. Sanki acı çekiyormuş gibi gözleri kızarıp sulanmış, boynundaki damarları çıkmıştı. Duruşu güçsüzdü, dengesizdi... Elbette onun sağlık durumu benim umrumda bile değildi, tek istediğim lanet çenesini bir an önce açıp bildiklerini bana anlatmasıydı. Yinede şüphelerim devam ediyordu çünkü bunu karşılıksız yapmayacağını biliyordum. Benden ne isteyecekti?

"Abin," dedi gülmeye devam ederek. Neden gülüyordu? "Sen abi demezsin ama sonuçta abin, Tolga." Kaşlarımı çattım. Benim hakkımda çok fazla şey biliyordu. Bu kadarı bile aşırıydı. Etrafımdan birisi olduğunu düşünmeye başladım fakat yüz hatlarının göründüğü kadarıyla tanıdık değildi, onu hiç görmemiştim. Belkide sarhoş olduğum bir zaman diliminde tanışmış olabilirdik.

"Çabuk ol!"

"Her şey halloldu Reya, korkmana gerek yok artık. Tolga suçunu üstlendi ve konuşmayacağı garanti. Beni neden sürekli bir yerlere çağırdığını anlayamıyorum? Daha fazlası için daha fazla para isterim."

Gözlerim hayretle kocaman açılırken gülen yüzü gittikçe tehlikeli bir hâl alıyordu. Benimle düpedüz dalga geçerken şoka girmiş bir vaziyette dudaklarımı araladım. "Ne saçmalıyorsun sen?"

"Bir katile paramı almadan daha fazla hizmet etmeyeceğimi söylüyorum."

Korkuyla gözlerimi etrafta gezdirdim. Yalan söylüyordu! Her şeyi anlamıştı ve şimdi numara yapıyordu! "Kimsin? Neden bana bunu yapıyorsun? Yalan söylemeyi kes! Beni buraya sen çağırdın, gerçekleri anlatacağım dedin!"

"Sen kafayı mı yedin?" derken ses tonu oynadığı oyunun hakkını veriyordu. Hâlâ gülüyor olması sinirlenmeme sebep olmuştu. "Bana attığın mesaj hâlâ telefonumda. Bak, her neyse... Para istemiyorum, daha fazla beni bulaştırma pis işlerine. Önce o kız, sonra barmen... Kendi hırsların uğruna onları öldürdün ve suçu da abinin üstlenmesine izin veriyorsun."

Parmak Uçlarındaki YabancıOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz