"Kasımpaşa'da eleştirilecek bir şey yok. Ellerindeki en iyi kadroyu çıkarmışlar ama Fenerbahçe için aynı şeyi söyleyemem." Ellerini cebine koydu. "Yine de Mert Hakan gibi vasat bir oyuncunun bu maçta yer almaması Fener'in şansına olmuş. Öte yandan Batshuayi ve Enner Valencia ikilisiyle ilgili görüşlerimi daima dile getiriyorum ama yeniden hatırlatmakta fayda var, bu ikiliden hiçbir şey ol-maz. Fenerbahçe ikili forvet oy-na-maz!"

Aklıma Fenerbahçe'nin 3'lü savunma yapmasıyla ilgili radikal görüşleri olan Rıdvan Dilmen gelirken düz bir ifadeyle Kaan'a bakmaya devam ediyordum. Serdar Ali Çeliker için yazdıkları 'Futboldan anlamazsın, basketboldan anlamazsın...' cümleleriyle başlayan paragrafı ona sıralamama çok az kalmıştı.

Tüm bunlara karşın sakin bir sesle, "Sana katılmıyorum." dediğimde arkadan tezahürat sesleri geliyordu, iyice kalabalıklaşmıştı stadın etrafı. "Fenerbahçe'nin hâlihazırda bitirici bir forveti yok. Valencia ve Batshuayi birbirini tamamlıyor. Bu yüzden Jesus'un tercihinin doğru olduğunu düşünüyorum."

"Bana kalırsa kendisi biraz bunamış." dedi tamamen gayriihtiyari bir şekilde. Benim gözlerim şok içinde açılırken o da ne söylediğinin farkına varmış olacak ki pişmanlıkla alt dudağını dişledi aynı saniyelerde.

Biliyordum ya, bu herifin yayına alınmaması gerektiğini biliyordum. Kendi programında istediği şaklabanlığı yapabilirdi ama benim mıntıkamdaydı şu an. Kameralar çekmiyor olsa ağzının payını verirdim de işte, olası bir kavgaya zemin hazırlayıp kovulmak istemiyordum.

Bir yüzden bir süre sadece bakıştık.

Neyse ki bu saçmalığı daha fazla uzatmadı ve "Yani demek istediğim..." diye toparlamaya çalıştı durumu. "Jesus çok çalışmaktan yoruluyor ve bunun neticesinde doğru kararlar vermede sıkıntı yaşıyor olabilir. Fakat yardımcı antrenörler de mi demiyor, bu ikiliden olmaz, diye? Fenerbahçe'nin bugün kazanma şansı yok. Hatta 3-0 gibi bir skorla yenileceğini düşünüyorum ben."

Yukardan vahiy indi herhalde.

"Fenerbahçe yenilecek, hem de 3-0?" dedim kaşlarımı kaldırırken. "Bu kanıya varmanıza sebep olan şey nedir, sevgili Kaan Erdemir?"

"Hislerim kuvvetlidir."

"Fener'in galibiyet kesin o zaman." diye mırıldandım.

Kaan bu söylediğimi ya duymazdan geldi ya da gerçekten duymadı. Bir süre daha program normal akışında devam ettiğinde artık bu herifin saçma sapan teorilerinden baygınlık geçirmek üzereydim. Yine gelmeden önce bütün Twitter'ı dolaşmış ve yüksek beğeni alan bütün gönderileri ezberlemişti. Şimdi de onları sıralıyordu işte.

Kendi fikri olmadığını kesinlikle düşünmüyordum. Sonuçta yıllardır spor sektörünün içinde olan biriydi. Sadece, kendi düşüncesi yeterince radikal olmadığından biraz değiştiriyordu, hepsi bu.

"Jesus iyi bir teknik direktör değil."

Mesela bunun gibi.

Artık yüzüme de yansımaya başlayan yorgunluğu ve bıkkınlığı gizlemeye çalışmıyordum. Ya sen ne anlatıyon be abla gözünü sevim be abi, diye yükselmeme çok az kalmıştı.

Bunun yerine, "Sen hangi sıfatla, hangi bilgi birikimiyle Jesus'u sorguluyorsun?" dediğimde Kaan'ın yüzünden kısa çaplı bir şok ifadesi geçti. Her ne kadar kastettiğim şey tam olarak bu olsa da, "Diyenler olabilir." diye devam ettim gülümseyerek. "İstersen onlar için neden böyle düşündüğünü açıkla." Kısa bir an arkaya dönüp kısık sesle mırıldandım: "Açıklayabilirsen tabii."

"Başka bir programda elbette açıklarım, aksi hâlde şimdi anlatmaya başlasam süremiz yetmeyecek." diye kıvırdı Kaan. Az önceki şokunu kısa sürede atlatmış gibiydi ama neler yapabileceğimin farkında olmasına içten içe seviniyordum. Bundan sonra konuşmalarına biraz olsun dikkat ederdi artık.

asparagas | altay bayındırWhere stories live. Discover now