Talha yazıyor...

Defalarca aynı yazı görünüp kayboldu. Artık ne yazacaktıysa silip başa sarıyordu herhalde. Ama en sonunda yazı tamamen kayboldu. Ben de telefonu sessize alıp çantama attım ve pencereden dışarıya bakmaya başladım. Birkaç dakika sonra da Talha gelip yanıma oturdu. Bakışlarımı ona çevirdiğimde yüzü asıktı.

"Seni umursuyorum. Özür dilerim. Niyetim seni rahatsız etmek değildi."

"Öyle bir niyetin olduğunu hiç düşünmedim."

"Kızdın mı peki bana?"

"Biraz..."

"Ya valla kötü niyetim yoktu. Sadece Alp'in hislerinin hepimiz  farkındayız ve..."

"Konu Alp ya da duyguları değil ki Talha. 9.sınıftan beri hoşlandığım, zamanla aşık olduğum ve bu süreçte uzaktan izleyip, tanıdığımı sandığım bir adamın oyunuyla tüm güvenim yerle bir oldu biliyorsun. Şimdi başka birine hem de bukadar kısa sürede güvenmem imkansız. Bunu anlıyor musun?"

"Anlıyorum tabi ki. Sen de şunu anla ama. Herkes aynı değil. Alp daha ilk görüşte hoşlandı senden. Oyunsuz, amaçsız ve hatta karşılık beklemeden. Sen de onunla göz göze gelince utanıyorsun farkedilmiyor mu sanıyorsun?"

Konuyu değiştir Zehra..."Peki sen Dilek'le kaçamak bakışırken anlaşılmadığını mı sanıyorsun? Dinime küfreden Müslüman olsa bari. Kanka sen daha kendi keline ilacı süremiyorsun ki."

Anında bakışları bocalamaya başladı. "Ne...Ne alaka ya?"

"Alakasını sen düşün artık bir zahmet. Artık bazı şeyleri de ben söylemeden anla."

Birkaç kere ağzını açıp kapatınca gülmeden edemedim. Oldukça komik görünüyordu ama çok da sevimliydi.

"Gülme..." diye homurdanmakla yetindi sadece.

Yanımıza yaklaşan Dilek'i görünce gülüşüm daha da büyüdü. Tabi Talha buna daha da sinirlendi. "Zehra!" diye dişlerinin arasından konuşunca kendimi durdurmaya çalıştım. Artık ne kadar başarabildiysem...

Ama Dilek yanımıza geldiğinde söylediği şeyle tamamen soldu gülüşüm.

"Ateş dışarıda. Pencereden bakmanı istedi Zehra. Ben karışmam dedim ama çok ısrar etti."

Derin bir nefes alıp Dilek'e çevirdiğim bakışkarımı tekrar Talha'ya çevirdim. Onun da yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Ne yapacağıma dair ondan medet umarcasına yüzüne baktığımda omuzlarını kaldırıp indirdi 'ben bilmem' dercesine. Oflayarak zaten pencere kenarında olan sıramda ayağa kalkıp dışarı baktım. Elince bir buket papatya ile gülümseyerek bana bakan Ateş, kesinlikle beklediğim bir görüntü değildi. Yutkundum bir an elinde olmadan. Bu neydi şimdi? Ne yapmaya çalışıyordu yine Allah aşkına!

"Bu çocuk kafayı yemiş."

Talha'nın sözlerine Dilek daha romantik bir açıdan yaklaşmayı seçmişti. "Bence pişman ve Zehra'yı gerçekten sevdiğini göstermeye çalışıyor."

"İyi ama bukadar kolay mı yaptıklarını unutturmak? Senin başına gelse sırf romantik görünüyor diye affeder miydin?"

"Bilmiyorum. Başıma gelmeyen bir konuda nasıl yorum yapabilirim ki? Ezberden konuşmak doğru değil Talha. Ben sadece dışardan görüneni söylüyorum. Affedip affetmemek başka bir durum."

"Neye göre değişir ki affedip affetmemek?"

"Aşka...Aşkın nekadar büyükse okadar kırılırsın. Affetmen de okadar zor olur. Affetmek bitirmektir aslında. Zehra aslında Ateş'i affederse ve bitirirse, görmezden gelmesinden daha ağır olmaz mı?"

Yalnız Çiçek Donde viven las historias. Descúbrelo ahora