Yavaşça Değişen Hayat

Start from the beginning
                                    

     Kurumi yeni öğrendiği bu güce zamanla alışmaya başlıyor, ruhları avlarken daha az zorlanıyordu. Bir süre daha Zafkiel'in güçlerini öğrenmeye çalıştı, bazen başarıyor bazen ise çuvallıyordu, Bunun yanında okula da gidiyor dersleri ve diğer konularda düşünüyordu. Artık onun için normal olan tuhaf temposuna Zafkiel'i öğrenmede eklenince iyice kafası allak bullak oluyordu. Zaten okulun son saatlerine doğru ayakta bile duramazken şimdi dersleri bile dinleyemez olmuştu, bu yüzden notları da sürekli düşüyordu.
   Bu şekilde sınav haftası geldi, aklını derslere veremiyor hep "ya bir ruh saldırırsa" düşünceleri ile kendi kendini yiyip bitiriyor du. Bu şekilde sınavlara girdiğinde yapabildiği tek şey kağıda bakmaktan başka birşey olmuyordu. Bu halde sınavlardan kaldı ve üstüne ek derslere katılmak zorundaydı, artık iyice düzeni bozulmuştu, bir şekilde derslerini geçmeyi başarmıştı ama iyice yorgun düşmüştü.
   Tam rahata kavuşmuşken bir de hastalanmıştı. Ailesi şehir dışındaydı ve yakınlarda akrabası da yoktu. Bu halde bir süre okula gidemedi aynı şekilde ruhlarla ilgilenemediği için Mio'dan da özür dileyip duruyordu. Hastalanmasının ilk gününün sonlarına doğru zil çaldı yorgun bir şeilde gidip kapıyı açtı, gelen Sawa idi, elinde yemekle gelmişti, selamlaştıktan sonra Kurumi Sawa'ya;
    —İçeri gel hadi, ev biraz dağanık ama...

    —Hayır, hayır! Sorun değil geçmiş olsun için geldim, seni fazla rahatsız etmem.

    —Sağol Sawa-san, sen olmasan ne yaparıdım  bilemiyorum.

    —Önemli değil ama burası cidden dağılmış o kadar mı hastasın? Toparlayabilirim istersen.

    —Yok yok, bari sen yorulma.

    —Ne yorulması arkadaşım değil misin sonuçta. Ben hallederim sen yat uyu.

    —Sen öyle diyorsan, öyle olsun.

     Sawa bir süre evi toparlamakla uğraştı, o sürede Kurumi yemeğini yedi ve çok geçmeden uyuyakaldı. Sawa işini bitirdikten sonra Kurumi'ye eve gitiğini yazdığı bir not bırakarak gitti. Kurumi bir kaç saat sonra gece yarısını biraz geçmişken uyanmıştı. Ayağa kalktı zar zor yürüyerek mutfağa gitti, ışıkları yaktı ve eline bir bardak su alıp koltuğa uzandı, o sırada içinden ruh olmasından şu ana kadar olan zaman dilimini düşündü.
   Artık güçlüydü ve gitgide daha da güçleniyor, olgunlaşıyordu. Şu ana kadar icabına baktığı ruhların nerden geldiğini, nasıl var olduklarını, neden bu dünyada olduklarını düşünüyor ama anlayamıyordu. Bir süre daha bu konuya kafa yorduktan sonra yine yorgunluğun ve hastalığın da etkisiyle olduğu yerde uyuya kaldı.

     Sabah kalktığında biraz daha iyi gibiydi, yavaşça ayağa kalktı ve elini yüzünü yıkayıp kendine geldikten sonra aynada sağ gözüne bakmaya başladı. Mio ile ilk tanıştığı, ruh güçlerini ilk elde ettiği zamandan beri sağ gözü sarı bir saate benziyordu, bunu ister istemez saklamak zorunda olduğundan göz bandı takıyor, diğerlerine gözünün yaralandığını söylüyordu. Bir süre daha evde dinlendikten sonra, ertesi gün okula geri döndü. Sawa, Kurumi'yi görünce sevinçten sıkıca sarıldı, o sırada Kurumi'nin göz bandını hala çıkartmadığını fark etti ve Kurumi'ye;
    —Ne inatçı bir yara, ne zamandır geçmedi. Doktora gösterdin, değil mi?

    —E-evet, gösterdim doktor da "çok inatçı bir yara" olduğunu söyledi ama geçer herhalde, sıkma canını sen.

    —Peki madem, ama bence çok tuhaf.

    —Neyse, neyse. Ben yokken nereleri işlediniz onu söyle.

     Böylece okuluna, aynı zamanda da ruhları avlama görevine geri döndü. Okuldan sonra Kurumi ve Sawa birlikte eve yürürlerken, bir çocuğun ağaca baktığını ve birşey almaya çalıştığını fark ettiler. Çocuğun yanına gittiklerinde çocuk ağaçta kalan kedisini kurtarmaya çalışıyordu, Kurumi hiç düşünmeden ağaca tırmanmaya başlamıştı bile. Sawa Kurumi'ye dikkatli olmasını söyleyip duruyor ve aynı zamanda da ne olur ne olmaz diye Kurumi'yi tutmak için ağacın altında bekliyordu.
   Kurumi ağaca çıkıp kediyi kucakladı ve aşağıya atladı, kediyi biraz okşadıktan sonra kıza geri verdi ve Sawa'yla birlikte yürümeye devam etti. O sırada Sawa;
    —Kurumi-san bize gelmeye ne dersin hem kedilerle de oynarsın. Özlemişsindir zaten, değil mi?

    —Evet, özledim tabii ama çok önemli bir işim var, başka bir zaman kesinlikle geleceğim, söz veriyorum.

    —Peki madem, öyle diyorsan.

     Biraz daha birlikte yürüdükten sonra ayrıldılar. Kurumi hemen Mio'nun yanına gitti, vardığında başka bir ruh daha belirmişti. Kurumi hemen ruhu yok etti. Mio;
   "–Buranın temizliğini bana bırak, sen gidebilirsin." Dedi.
Kurumi'nin işi erken bittiği için "Belki hala Sawa-san'ın yanına gidebilirim." Diye düşünüp yürümeye başladı. Kendi kendine;
   "—Aslında Mio-sanı'da çağırsamıydım, belki o da kedileri seviyordur." Diye düşündü ve hemen Mio'nun yanına geri döndü.

     Geri döndüğünde Sawa yerde tam da Kurumi'nin ruhu vurduğu yerde bir kurşun iziyle kanlar içinde yatıyordu. Mio;
    "—Tanıdığın mıydı, yazık oldu. Seninle biraz daha ortak olarak çalışırız diye umuyordum. Neyse, artık gerek kalmadı herşeyi tamamladım." Dedi

   Sonra bir şeyler yaptı. Kurumi bir anda tuhaf hissetmeye başladı ve Zafkiel'in "Dalet" kurşunu ile kendini vurup tuhaf etkiyi tersine çevirdi. Mio şaşırarak;
    —Tersleşmeye kendi gücünle karşı koyabildin ha. Şaşırdım doğrusu.

    —KAPA ÇENENİ!! Seni dinlemek istemiyorum! Senin, senin yüzünden Sawa-san, o-o öldü. Sana ödeteceğim, ne olursa olsun, yapacağım son şey olsa bile seni kesinlikle, kesinlikle öldüreceğim!

      Kurumi bu sözleri söylerken bile zar zor ayakta duruyordu, tersleşmekten kurtulmuştu ama durumu tersine çevirmek için kullandığı enerji bir hayli fazlaydı. Mio'da fazla beklemeden hemen oradan gitmişti. Kurumi Mio'nun arkasından intikam yeminleri ediyordu ancak fazla sürmeden olduğu yerde bayılmıştı.

2.Bölüm Sonu
"Okuduğun için teşekkürler"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 11, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kurumi no MonogatariWhere stories live. Discover now