You're so fuckin' special

En başından başla
                                    

"Günaydınlar! Günaydın Yoichim!"

Bachira kapıdan içeriye seker adımlarla daldığında İsagi'nin dikkati ona doğru koşan çocuğa verdi. Her günkü gibi parlak sarı bir aurayla parlıyordu ama açık mavi bir auranın eklenmesi gibi ufak bir farklılık da vardı.

Bachira'nın göz altları mosmor olmuştu ve suratında ağlamaklı -yalandan olduğu bariz bir şekilde belliydi- bir ifade vardı.
İsagi ne ara olduğunu idrak edemeden Bachira çoktan yanına oturmuş ve kolunu çekiştirerek sızlanmaya başlamıştı.

"Yoichi! Biliyor musun yas tutmamız gereken konular var! En sevdiğim karakter öldü."

Kurgu da olsa Bachira'nın en sevdiği karakterinin ölmesi kötüydü. Bu yüzden arkadaşının beş dakika sonra unutacağı ama ara ara hatırlayacağı olayı teselli etmek adına yavaşça saçlarını okşadı. Nazik bir sesle "Nasıl olsa gerçek değil yaşadığı bölümleri izlersin sen de." dedi.

"Öyle yaparım dimi!"

Bachira, İsagi'nin koluna daha sıkı sarılıp kafasını çocuğun omzuna sürttü. İsagi, Bachira'nın yavru kediyi andıran tavırlarına kıkırdadı.

Bazen arkadaş mıydı anne miydi çözemiyordu.

"Öyle yaparsın."

Bachira'yı kendince teselli edişinin ardından neyi Rin'in ona söylemeye çalıştığı sorusu aklına tekrardan takıldı. Kafasını çevirdiğinde Rin yanlarından çoktan uzaklaşmıştı ve çantasından eşyalarını çıkartıyordu.

"Rin, bana bir şey söyleyecektin kusura bakma yarıda kaldı." dedi. Rin, sınıftan içeriye girenlere baktıktan sonra İsagi'ye yandan bir bakış attı. "Yok bir şey." dedi. Sesi çok yumuşak çıkmasa da her zamankinden farklıydı. Bakışları hala bıçak keskinliğinde olsa da her zamankinden farklıydı.

Rin'in etrafında dolanan siyah ve koyu mavi auradan farklı olarak pembe de bir aura vardı. Pembe... Yanlış mı algılıyordu? Pembe.

O utanmış mıydı?

...

İsagi, ders boyunca Rin'in söylemek istediği şeyi ve ona farklı gelen hareketlerini düşündü. Rin'in etrafındaki kasvetli auranın biraz olsun dağılmasına neden olan şeyi merak etmemesi elde değildi. Onu dışarıdan tanıdığı kadarıyla da söyleyebilirdi ki İsagi kendi kendine o durumu merak etmeye devam edecekti.

Teneffüs geldiğinde bu meseleyi rafa kaldırmaya karar verdi. Bugünün konusu kaybolan kalemiydi malum. İlk durağı hep grup halinde takılan ve dün sınıfı temizleyen Tabieitaken -Karasu, Otoya ve Yukimiya üçlüsüne okulda bu ad takılmıştı- grubu oldu.

İsagi'nin aldığı cevaplar da tam beklediği gibiydi.

"Adamım ben perdeleri çıkarmakla meşguldüm kalem falan görmedim."

"Eşyalarına dikkat edemiyorsan bizden dikkat etmemizi beklemesen mi?"

"İsagi-kun onların aksine ben yerde herhangi bir kalem görmedim. Görsem söylerdim."

Üçünden aldığı cevaplardan kalemini dün sınıfta düşürmüş olma ihtimaline koca bir çizik attı. Geriye bir ihtimal kalıyordu.

Birisi kalemine çökmüştü. Bu konudaki ilk şüpheli de en yakın arkadaşı Bachira'ydı. Bu onun sık sık yaptığı bir şey olduğundan yine yapmış olabilirdi ki durum buysa İsagi bunu çok da umursamazdı. Yargısız infaz yapmaktan hoşlanmadığından bu düşüncesini arkadaşıyla paylaşmaktan çekinmedi.

"Hımm bakayım hangisi?"

Bachira dilini dışarı çıkartıp kalemliğini karıştırdı. Kalemlerinin yarısı İsagi'den çöktüğü kalemlerden ibaretti ama hiçbirisi sabahtan beri aradığı kaleme ait değildi. Yani Bachira'nın kalemine çökme ihtimalinin de üzerine bir çizik atması gerekiyordu. Sınıftan başka kim çökmüş olabilirdi?

elem çiçekleri | rinsagi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin