Mystery case

56 14 0
                                    

Bu gün hava her zamankinden daha da kasvetliydi. Sanki mavi gök yüzünü kapatan siyah, gri bulutlar bu gün garip bir şeyin olacağından haberdar ediyormuş gibiydi. Normalde bir çok kuşlara ev sahipliyi yapan ağaçlar bu gün sanki yerini bir hiçliğe bırakmış gibiydiler.

Ofisde'de sebebi bilinmeyen bir gerginlik vardı. Kimse bir şey demiyor, ağızlarını bıçak açmıyorlardı. Normaldede böyleydi ofisdeyken kimse konuşmazdı, ama bu gün herkesin endişeli olduğu yüz hatlarından anlaşılıyordu.

Ofis yine normalde ki gibi siyah, ağır kahve renkli tonlarındaydı. Bu ortamı daha da geriyordu. Dışarısının soğuk olmasına rağmen içerisi sıcakdı. Kahve kokusu tüm odaya yayılmışdı. Bu odada ki her kesin mayışmasına yardımcı ola bilirdi.

Ama diğerlerine nazaran bu adam farklıydı. İş masasının önünde oturup uzun, ince ve damarlı elleriyle bir kaç kağıt tutuyordu. Parmaklarına taktığı yüzüklerle tüm dikkat ondaydı.

Ama o kendi soğuk kanlığından ödünç vermeyip itici ve baskıcı olan bakışlarını kağıtlara yöneltmişdi.

Elinde bazı bir kaç cinayetlerle ilgili önemli belgeler tutuyordu.

Bu adam öyle ki kendi işinden asla ödünç vermezdi. Eğer bir şey yapıyorsa o işi mutlaka titiz ve kusursuz yerine yetirecekdi.

Elindeki belgeleri siyah cam masanın üstüne koyup gözlerini ovalamışdı. Uzun zamandır ard-arda gelen cinayet vakaları yüzünden uykusunu asla tam alamıyordu.

Göz altları zaten morarmışdı. Buysa çekiciliğini daha da artırmış, onu fazlasıyla itici yapmışdı.

İçinden sesli bir nefes bırakmışdı. Bu ofisdeki sükutluğu saliselik bile olsa götürmüşdü.

Ardından gözleri çalan telefonuna kayarak, önce boğazını temizlemişdi. Sonraysa aramayı açmışdı.

Eli kulağına hızlı bir şekilde gitmişdi. Kısa süre sonra karşı tarafın konuşmasıyla ciddi bir yüze bürünmüşdü.

Kısa süre sonra telefonda ki kişini cevaplayıp ofisden çıkmışdı. Ve kendi odasına yönelmişdi.

Odasının kapısını açtığında içeride iki beden görnüşdü. Biri orta yaşlı kadın dı koltuklardan birinde oturup kendisini bekkiyordu. Diğeri ide yirmili yaşlarında genç bir çocukdu.

Masasının önündeki koltuğq kurulmuş genç çocuğa çıkması için işaret yapmıdı. Çocuk onu onaylayıp odada hızla çıkmışdı.

O, gittikden sonra bakışlarını önünde ki genç kadına sabitleyerek konuşmasını işaret etmişdi. Kadın konuşmaya başladığında önünde birleşdirdiği parmaklarıyla, dikkatlice onu dinliyordu.

"Bakın, bay Minho, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Ama kocam 2 haftadır kayıp. Polisler onu bulacaklarını söylüyorlar amma hâlâ becer ebildikleri bir şey yok. Tek umdum sizin gibi profesyonel bir dedektive kalmış. Onu bula bilirmisiniz?"

Kadının ard arda durmadan sıraladığı sözleri Minhonun  kafasını karışdırmışdı.

Minho güven verircesine kadına gülümsedi, ve ona cevap verdi.

"Bakın Lee Minsoo'ydu öyle değilmi?" Kadın onu kısaca başıyla onaylamışdı.

"Bayan Minsoo kocanızı bulucam. Fakat ölü ya da diri ona söz veremem. Beni anlıyorsunuz öyle değilmi?"

Kadının yüzünde ki gülüş solmuşdu. Gözlerinden bir az da olsa kırgınlık yağıyordu. Uzatmadan "Evet" demişdi ona.

Minho onun bu tavrına gülümsemiş ve kocasıyla ilgili bir kaç soru daha sormuş ona.

Sorgu vaktiyken is saatinin bitme  vakti geldiğini görüp yolcu etmişdi kadını. Kendi ise odasından geri çıkıp ofise geri dönmüşdü. Yeniden gözler ona dönmüşdü ve o bundan çok rahatsız oluyordu.

Bu rahatsız verici ortamdan çabuk kurtulmak için montunu ve iş çantasını alarak işi merkezinden çıkmışdı. Kalabalık ve gürültülü şehir otamından hızla geçerek nihayet evine vara bilmişdi. 

Abstract ropes /Banginho/Où les histoires vivent. Découvrez maintenant