''Neler oluyor?'' diye sitem ettiğimde gittiğimiz ağaçlık yoldan gözlerini bile ayırmadan cevap vermişti.

''Gittiğimizde görürsün.'' Bu cevap yeterli değildi!

Yine de oraya varmadan sorularıma hiçbir cevap bulamayacağımı farkındaydım. Boşuna çenemi yormaya gerek yoktu. Nede olsa kimse beni cevaplamaya gerek duymuyordu!

Asırlar gibi gelen birkaç dakikanın ardından sonunda o tanıdık yerin önünde durmuştuk. Burası evdeki hizmetlilerin tutulduğu yerdi. Büyük ihtimalle Nazan'ı da bayılttıktan sonra buraya getirmişlerdi. Hızla kapıyı açıp koşmaya başladığımda nedense hayatımın en büyük tedirginliğini hissediyordum.

İçeriye girdiğimde ilk olarak gözüm yerdeki eski bir yatak minderine yatırılmış olan İlkim'e kaymıştı! Kuzey dizlerinin üstüne çökmüş ona bakıyordu. Kalbim yavaş yavaş teklemeye başlıyordu! Gözlerimi korkuyla etrafta çevirmeye devam ettiğimde bu sefer duvarın dibine çökmüş olan Batıkan'ı görmüştüm. Kot pantolonunu dizine kadar çekmişti ve acılı yüzüyle dizini tutuyordu. Kafasını geriye doğru duvara yaslamıştı ve açıkta kalan bacağı kanlar içindeydi. Burada tek sağlam kişinin Kuzey olduğunu anlamamla başımdan aşağıya kaynar sular dökülmeye başlamıştı. Hızla onun yanına gidip dizlerimin üstüne çökerken gözlerini bana çevirdi.

''Neler oluyor?'' dediğimde İlkim'in saçına dolanmış olan elini ağır bir şekilde çekmişti. Gözlerim haliyle kısa bir süreliğine eline kaymıştı.

''Görmüyor musun? Yaralılar,'' dediğinde kaşlarım daha da çatılmıştı.

''Nasıl oldu bu?'' dedim sinirle.

''Kaçarken Levent ateş açtılar,'' dedi ve ağır bir şekilde ayağa kalktı. ''Ve şimdi senin onları iyileştirmen lazım,'' dediğinde paniklemiştim.

''Nasıl? Ben yapamam. Hastaneye götürmemiz lazım,'' dediğimde sıkıntıyla ensesini kaşıdı. ''Bu şartlar altında onları iyileştirmem imkansız!'' diye sızlanmadan edememiştim.

''Aslında Batıkan onu tedavi etmek için gerekli olan şeyleri aldırmıştı ama onunda durumu kötüleşmeye başladı. Görmüyor musun? Kendinde bile değil! Gerekli olan şeylerin çoğu var! Doktor değil misin? Onları tedavi et! Hastaneye falan gidemeyiz! Elini çabuk tut!'' dediğinde korkuyla gözlerim daha da açılmıştı. ''Kaybedecek zamanın olduğunu mu düşünüyorsun. O dakikalardır baygın ve ben ne halde olduğunu bilmiyorum! Çıldırmak üzereyim!'' diye bağırdığında korkuyla sıçradım. Sesi gök gürültüsünü anımsatıyordu.

''Dostum,'' diye sızlandı Batıkan. ''Sakin ol. Ona bağırma!'' diye ikaz ettiğinde içime sıcak bir şeyler yayılmaya başlamıştı. Bu halde bile beni düşünüyordu!

Ne dersem diyeyim Kuzey'in hastaneye götürmeyeceğini farkındaydım. O yüzden gerçekten acele etmem lazımdı! İlkim'in üstündeki elbiseyi çıkartmak için onu belinden tutup kaldırmaya çalıştığımda tamamen baygın olduğu için zorlanıyordum. Kuzey tekrar yanımızda dizlerinin üstüne çöktü ve İlkim'in omuzlarından tutarak kaldırdı. Resmen İlkim'in beyaz teni ter içinde kalmıştı. Elbisesinin fermuarını açıp yavaşça üzerinden sıyırdığımda elbisenin içine giydiği siyah iç çamaşırına dokunmamıştım. Kuzey onu tekrar yatıracak iken durdurdum.

''Yüz üstü çevirmeme yardım et.'' Yarası kürek kemiğinin biraz üzerindeydi. Kuzey'le birlikte onu yüz üstü çevirdiğimizde beni buraya getiren çocuk birkaç poşeti yanıma bırakmıştı. İçlerine bakarken birkaç ilacın ve bazı gerekli olabilecek şeylerin olduğunu gördüm.

İlkim'in saçlarını iyice yukarıya doğru topladığımda tek bir yerden yaralandığını görmemle rahatlamıştım. Yarasını incelemeye başladığımda Kuzey sabırsız bir şekilde beni ikaz etti.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now