43. Bölüm ☁ Vurgun

Începe de la început
                                    

''Pekala. Sen sırf onun için gözün kapalı belaya koşmaya devam et. İlkim, farkında mısın? Kuzey hayatımıza girdi gireli değişmeyen hiçbir şey yok. Bizim ondan önce sakin, düzenli bir hayatımız vardı. Ya şimdi? Hiç tanımadığımız çakma bir mafya bozuntusunun evinde sen hizmetçilik yapıyorsun bende onu kendime çekmeye çalışıyorum. Bakalım daha neler olacak?'' dediğinde omuzlarımı düşürerek ona baktım.

Daha fazla uzatmak istemediğini belli eder bir şekilde ayağa kalkıp masayı toplamaya başladığında bende ona yardım etmeye başlamıştım.

Akşam üzerine doğru Kuzey arabayla evin önüne kadar gelmişti. Sürücü koltuğunun yanında ki koltuğa otururken göz ucuyla ona bakmış ve kemerimi bağlamaya başlamıştım.

''Nazan'ı ne yaptın?'' dediğimde yoldan gözlerini ayırmamıştı.

''Diğerlerinin yanına bağladık.''

''Soru sormuyor mu?'' dediğimde alayla sırıtmıştı.

''Soru sorarsa onu köpeklere yem edeceğimi söyledim. Köpeklerden gerçekten korkuyor,'' dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım.

''Onlara bu kadar acımasız davranma. Hiçbir suçları yok geri zekalı!'' diye onu ikaz ettiğimde gözleri kısa bir süreliğine bana döndü.

''Elinden gelse seni bir kaşık suda boğacak bir kadını savunuyorsun. Gerçekten çok garipsin,'' dediğinde omuzlarımı silktim.

''Normalde benden yardım istememek için kendini yırtardın. Şimdi niye beni bulaştırmak istiyorsun?'' dediğimde tekrar yola bakmaya başlamıştı.

''Çünkü bu oyunun bitmesini istiyorsun. Bende bu oyunun sonuna yaklaştıkça aslında ne kadar tehlikeli olabileceğini sana göstermek istiyorum. Aslında bana kalsa İpek'i tercih edecektim. Hala seni bulaştırmaya niyetli değilim ama Batıkan buna izin vermedi ve birkaç mantıklı bir şeyler zırvaladı. Hepsi bu,'' dediğinde hiçbir şey demeden yola odaklanmıştım. ''Soygun için giye giye elbise mi giydin?'' dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım ve dizlerimin üstünde toplanan elbisemin eteğini aşağıya doğru indirdim çünkü bunu bacaklarıma bakarak söylemişti. Bu hareketime gülmesi üzerine kaşlarımı daha da çattım.

''Pardon canım, buraya gelirken hiç bir soyguna karışabileceğimi düşünmediğim için yanıma siyah tayt, siyah kazak, deri eldivenler ve kar maskesi gibi şeyler almaya vaktim olmadı,'' dediğimde hafif bir şekilde kıkırdamıştı.

''Dizi çekmiyoruz. Bu hava da ne kazağı, ne deri eldiveni?'' dedi ve başını eğerek ayaklarıma baktı. ''En azından spor ayakkabı giymişsin,'' dediğinde cevap vermek yerine kafamı daha da cama yasladım.

Bir süre sonra omzumun biri tarafından tartaklanmasıyla gözlerimi araladığımda uyuya kalmış olduğumu fark etmiştim. Dışarısı tamamen kararmıştı. Nereye gelmiştik böyle? Ağaçlık bir yerdi ve uyuya kaldığıma göre belli ki yolculuk uzun sürmüştü. Kuzey gözlerimi aralamamla arabadan inerken bende peşinden inmiştim.

Deponun arka kısmında gördüğüm üç tane gölge beynime kırmızı alarm verirken hızla Kuzey'in yanına yanaşıp kolundan tutarak çekmeye başlamıştım.

''Üç kişiler. Gitme. Ne yapacağız?'' diye fısıldarken hiçbir şey demeden parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi ve beni yürütmeye başladı. Gözlerim ellerimize kayarken ses çıkarmadan peşinden gitmeye başlamıştım.

''Batıkanlar bizden önce gelmiş demek ki. Telaş etme,'' dediğinde derin bir nefes vermiştim. Deponun arka kısmına dolanırken gerçektende üç kişi olduklarına emin olmuştum. Hepsi siyah kot ve siyah tişört giymişti. Şu başından şapkasını çıkarmayan çocuk hava karardığı halde şapkasını inatla takmaya devam ediyordu. Asıl bunlar kendilerini dizide sanıyor olmalıydılar.

Gel de Sil İzleriniUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum