"Öğrenmek mi istiyorsun?" Sorduğum sualle beraber sırıtarak ayağa kalktı ve yataktaki boş kısma oturarak elimi ellerinin arasına aldı. Baş parmağı tenimi okşarken rahatladığımı hissettim.

"Hıhım... Hemde çok," diyerek dudaklarını elimin üstüne değdirdi. Öpücüğü tenimin buluştuğu yeri yakarken bu yangının aslında acıtmadığını tam aksine şifa olduğunu söyleyebilirdim.

"Hım... Demek çok öğrenmek istiyorsun?" Fısıltıyla konuştuğumda gülümseyişini daha da büyüttü ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Evet... Öğretmeyecek misiniz öğretmen hanım?" Aynı şekilde  bana fısıldadığında yutkundum. Fazla yakınlaşmıştı ve bu yakınlık vücudumun tepki göstermesine neden olmuştu.

  "Öğretmenim, kızardınız yine ve yine," diyerek işaret parmağıyla hafifçe burun ucuma vurduğunda kıkırdadım.

  "Kırmızı yanaklarınızı öpebilir miyim öğretmenim?" İlkokul öğrencisini taklit ediyordu resmen. Ne yalan söyleyeyim rolünü layığıyla yerine getiriyordu.

  "Öpebilirsin." İzni verdiğimde eş zamanlı olarak boşta kalan elimi ensesine götürdüm. Dudakları yanağımda değdiğinde elimi omzuna indirerek derin bir nefes aldım.

  Diğer yanağıma yöneldiğinde tam öpücüğünü konduracakken aralanan kapıyla boştaki elim yardımıyla bedenini bedenimden uzaklaştım.

  "Görüyor musun teyzecim, anne ve babayı bastık  ya da dur bir saniye sen görme daha çok küçüksün. Siz devam edin biz çıkıyoruz!" Ablamın şaka barındıran sesini işittiğimde kıkırdadım.

  "Gelin baldızcım ne basması estağfurullah!" Ömer'in durumdan hoşnut olmadığı ses tonundan anlaşılıyordu ki bu da kıkırdamama sebebiyet vermişti.

  Yanımdan kalkarak ablamın elindeki puseti aldı ve koltuğun üzerine koydu. Boş ellerini pusetin içine uzattıktan sonra bebeğimizi alarak bana yaklaştı. Kucağındaki oğlumuzla beraber o kadar güzel görünüyordu ki mest olmuştum adeta.

  "Oğlum bak annen uzanıyor. Özledin dimi sende onu? Ne yalan söyleyeyim bende özledim valla." Sonlara doğru sesini kısarak konuştuğunda gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Ablam buradaydı ve o ne ima ediyordu öyle!

  "Oğlum ileride annen gibi kızaran bir hanım ile evlen domates ihtiyacımızı tümden gidermiş oluruz." Yaptığı şakayla gözlerimi devirmiştim.

    Ha ha ve ha! Çok komikmiş cidden...

  "Neyse işte oğlum annen kızdı galiba. Sen sakinleştirirsin onu. Hadi anneye," diyerek kucağındaki oğlumuzu bana uzattığında kollarım dolandı minicik bedenine. Gözlerim anında dolarak görüş alanımı bulanıklaştırdığında burnumu saçlarına yaklaştırarak kokusunu içime çektim.

  Çok güzel kokuyordu.

  "Çok güzel kokuyor..."

  "Senin gibi." Kurduğu cümleyle ben gülümserken ablam hafiften öksürerek burada olduğunu Ömer'e hatırlattı.

  "Elleri de çok minik..."

   "Seninkiler gibi." Söylediği cümleyle beraber hızla ablama dönüp tepkisini kontrol etti. Ablam bunu bu sefer takmamıştı sanırım.

Kur-an Kursunun Muallimi ღWhere stories live. Discover now