Alev: Benle olan bağlantını merak ediyorsun.
Alev: Herşeyin bir zamanı var. Zaman herşeyin belirleyecisi yol göstericisi olucak.
Alev: Kendimi sana göstermeyeceğim. Çünkü bu da zaman ile belirlenecek.
Alev: Belki bana sinirleniyorsun.
Alev: Benim düşmanım seni biliyor.
Alev: Ve senin benim için ne ifade ettiğini de biliyor.
Alev: Şu zamana kadar benim ona bir adım atmamanın nedeni sendin.
Alev: Ama artık bekleyemezdim.
Alev: Saatler dakikaları, dakikalar saniyeleri götürürken kendimi benliğimi kaybediyordum.
Alev: Eğer sana gelen zararlar benim yüzümden olur da engelleyemezsem.
Alev: Yanına geleceğim ama bu sefer beni öldürmen için.

Veda ediyormuş gibi olan sözleri ile bu ihtimal beni parçaladı.

Alev: Alya.
Alev: Evet bu bir veda.
Alev: Ama elbet karşılaşacağız
Alev: Elbet tanışacağız.
Alev: Aç gözünü
Alev: Sana karşı üç büyük örgüt var artık ve sadece iki örgüt seni koruyamaz.
Alev: İtalya'ya git.
Alev: Orada sana bir armağan var.
Alev: Kendine iyi bak.
Alev: Umarım beni gördüğün gün senin için güzel bir gün olur.

Öylece ekrana baktım. Ne hissettim. Sanırsam bütün dost bellediklerim ölmeye veya beni bırakmaya mahkum oluyordu. Kafamı kaldırdım. Ece düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. "İtalya'ya bilet al." Cümlemi bitirdim. Acaba İtalya bana Alevi armağan eder mi? 5 tane örgüt vardı. 2 örgüt beni koruyacaksa biri oydu. Peki diğeri kimdi?
Örgüt ve çete olarak ikiye ayrım yoktu. Her çete bağlı olduğu örgüte çalışırdı. Ve o an bazı parçalar yerine oturdu. Meriç bir çete değil. Bir örgüt olmuştu.

İçeriye giren Meriç ve Baran'a baktım. Baran sayesinde herşeyi anladığını fark ettim. "İtalya'ya kim kim gideceğiz?" Burayı da bırakamazdık. Meriç Baran ile Ece'ye baktı. "Bence Ece bize burda ki bilgileri aktarsın. Baran da şimdilik benim yapmam gereken işleri halleder. İkimiz gideriz." Başım ile onayladım. "Ben uçak bileti alayım." Ece bilgisiyarına yöneldi. "Gerek yok bizim uçakla giderler." Baran'a baktım. "Bizim uçak derken?" Sorduğum soru saçma olabilirdi. Sonuçta bir örgüt liderinin uçağının olması normaldi.

Baran sadece göz kırptı. Meriç konuştu. "Bu akşam yola çıkacağız."

⚔️

Bavulum hazırdı. Odadan çıktım. Ece koltukta oturuyordu. Yanına oturdum. Bana baktı. Yüzünde ki ifade tedirginliğini belli ediyordu. "Küçükken sana bir söz vermiştim." Sözüm ile gözleri doldu. Bunu saklamadı. "Eğer ayrı kalırsak bu bir süre bile olursa olsun." Sözü onun devam etmesi için bekledim. "Kendimizi düşünceğiz bir tehdit olursa fedakarlık yapmayacağız." Sesi titredi. "Bence bu senin için daha iyi bir fırsat Baran ile." Göz kırptım. Gülerken dolan gözlerinde ki yaşlar firar etti.

"Alya sana bir-" hızla ona sarıldım. Nedense ondan ayrılmak gözlerimi yakıyordu. Ama o bunu görmemeliydi. "Öyle birşey olmaz. Çünkü buraya döndüğüm de beni bekleyen bir kardeşim var." Tebessüm ettiğini hissettim. Telefonum çaldığında ayrıldık. Arayan Meriç'ti.

"Efendim."
"Kapının önündeyiz."
"Tamam çıkıyorum."
Telefonu kapattım. Omuzları çökmüş gözleri kızarık bir Ece vardı. "Karşımda böyle bir halde durursan ben gidemem. Aklım sende kalır." Kendini toparlaması gerektiğini fark etti. Hızla omuzlarını dikleştirdi. Ama göz yaşları durmadı. "Neden ağlıyorum ya ben." Titrek nefesi ile onu ayağa kaldırdım. Bir elim ile bavulu diğer elim ile onun elini tuttum.

TANIK Where stories live. Discover now