İNTİKAM ATEŞİ

Start from the beginning
                                    

"Bu bizim onları yetiştirme şeklimize kalmış. İsterim ki hiçbiri hiç kimseye muhtaç olmasın kendi ayakları üzerinde durabilsin." Diyerek gülümsedim ve kontrol için doktorun odasına girdim.

Doktor bir kız çocuğunuz olacak deyince kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Hiçbir şey diyemedim. Göz yaşlarım öylece süzülüvermişti yanaklarımdan.

Çok mutluydum. Bir kız çocuğum olacaktı... Çağatay hâlâ kendine gelemedi. Aval aval suratıma bakıyor ve "Ben şimdi kız babası mı olacağım?" diye soruyordu. Çok komikti.

Doktorun odasından çıkınca Berra koluma girdi ve yavaşça merdivenlerden inmeye başladık. Otoparka geldiğimizde Çağatay kapımı açtı ve ben binmeden önce elimi sıkıca tutarak gri gözleriyle gözlerimin içine baktı umutla. "Dünyamı aydınlattığını biliyorsun değil mi?" dedi fısıldayarak.

Berra "Oho bu gidişle eve varamayacağız." Dedi. 

Güldük ve beraber arabaya binerek evin yolunu tuttuk.

Eve geldiğimizde Çağatay hiç arabadan inmeden kimliğimi aldı ve nikah için gün almaya gitti. Berra'yla birlikte evde kendimize güzel bir rezene çayı yaptık ve karşılıklı oturup sohbet etmeye başladık.

Berra "Oğuz neden gelmedi?" dedi.

Uzun bir süre elimdeki kupayı inceledikten sonra Berra'ya bakarak "Konuşmuyoruz onunla." Dedim.

Berra "Sorun ne? Kavga mı ettiniz?" diye sordu. Tüm dikkatini bana vermişti. Gerçekten merak ediyordu ne olduğunu.

Derin bir iç çekerek konuşmaya başladım. "Hamile olduğumu öğrendiğim günün sabahı Batuhan bana gelmişti. Eskiden olduğu gibi bana meşhur kreplerinden yapıyordu. Bende o krepleri pişirirken masayı hazırlıyordum. Sonra kapı çaldı ve Çağatay içeri girdi. Sonra Batuhan'ı görünce bir şeyler geveledi. Ben sancılanınca beni hastaneye Çağatay getirdi. Batuhan da ocağın altını kapatıp öyle arkamızdan hastaneye geldi. Hamile olduğumu kapıda öğrenince de çekti gitti. Günlerce konuşmadık hiç. Çok merak ettim ve günler sonra aramaya karar verdim. Açmadı tabi ki telefonlarımı. Bende Oğuz'u aradım. Bana ne dedi biliyor musun?"

Berra tedirgin bir şekilde "Ne dedi?"

"Niye ikisiyle de oynuyorsun? Adını bile duymak istemiyor senin. Resmen ikisini de parmağında oynatmışsın. Ne zaman bu kadar kalpsiz bir insan oldun. Bir daha arayıp bana Batuhan'ı sorma. Nişanlısın daha fazla rezillik çıkarma... doğacak çocuğuna yazık... çocuğuna ve evliliğine odaklan... dedi." anlatırken göz yaşlarım istemsizce yanaklarımdan öylece süzülüveriyordu.

Berra elindeki fincanı masaya bırakarak sarıldı ve konuşmaya başladı. "Alçak herif! Sana nasıl bunları söyleyebilir? Kaç yıllık arkadaşısın sen onun. Ah... Abi gerçekten aklım almıyor. Nasıl olabilir?" dedi şaşkın bir şekilde.

Göz yaşlarımı sildim ve çayımdan bir yudum alarak "Olan oldu artık. Bir daha onunla görüşmek istemiyorum. Gerçi onun da benimle görüşmek istediğini düşünmüyorum ya neyse..."

Berra "Boş ver cidden konuşmaya değmez. O kaybetti." dedi.

"Aynen öyle..." diyerek derin bir iç çektim ve çayımı yudumlamaya devam ettim.

Çaylarımız bittikten sonra güzel bir film açtık ve izlemeye başladık. İkimizde keyifsizdik aynı şeyden ötürü. Berra'nın da moralini bozmuştum yaşananlar yüzünden. Ah tanrım, ne zaman mutluluğa ereceğim? Bu olaylar sadece beni değil sevdiğim, değer verdiğim insanları da çok etkiliyor. Her şey yoluna girsin istiyorum artık...

Film bitmek üzereydi. Su içmek için ayağa kalktım ve mutfağa doğru yürümeye başladım. Mutfağın girişine geldiğimde kapı çaldı ve açmak için kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtığım ve elinde buket bir çiçek olan özel bir kurye karşımdaydı.

BATAKLIK (+18)Where stories live. Discover now