TEMİZLİK (+18)

En başından başla
                                    

Ne yapacağımızı nasıl bir yol izleyeceğimizi düşünürken aniden alt kattan bir ses duydum. Biri girmişti sanırım içeri. Birden kalbim çarpmaya başladı. Yerde sessizce merdivene doğru emeklemeye başladım. Tanrım ya yakalanırsak? O zaman ne yapacağız...

Merdivenin önüne geldiğimde duraksadım. Yavaşça biri merdivenlerden çıkıyordu. Attığı adımlar kafamın içinde yankılanıyordu. O ahşapların gıcırdama sesi olaya daha çok gerilim katıyordu. Yere uzandım hemen bayılmış gibi yapacaktım ve gelen kişi beni dürttüğünde siyah maskeli biri Dicle'yi bıçakladı ve bıçağın arkasıyla kafama vurdu bayılmışım diyerek sıyrılacaktım. Merdivende ki kişi gittikçe yaklaşıyordu. Kalbim daha da hızlı atmaya başladı. Yakalanıp hapse girmeye yetiştirmeden kalp krizinden zaten gideceğim tahtalıköye şuracıkta. Aniden "Geldim kanka "diye bir ses geldi.

Bu Oğuzdu... "A*ına koyayım niye yerde uzanıyorsun oturman yeterdi." Diyerek güldü.

 "Piç sessiz sessiz geliyorsun ödüm bokuma karıştı başka biri sandım bayılma numarası yapacaktım gelip arkadaşımı bıçakladı siyah maskeli biri benimde kafama vurdu bıçağın arkasıyla bayılmışım diyecektim." 

Oğuz gülerek "Daha önce oyunculuk teklifi almış mıydın canım?" 

"Şu an ta*şak geçecek halde değilim. İnan bana. Neyse kıyafet getirdin mi?" 

Oğuz "Al bunları Dicle'nin odasında giyinirsin" 

"Peki ya mendil?" 

Oğuz "Onu da getirdim." 

"Ver önce elimi sileyim getirdiklerinde kanlanacak yoksa" 

"Al kanka ama bence bi duşa gir öyle giyin kendine gelmiş olursun"  dedi.

"İyi o zaman buradan bir yere kaybolma" dedim ve Dicle'nin odasına doğru yürüdüm. 

Odanın kapısı açıktı. Sanırım Çağatay Dicle'yi takip etmişti odasına kadar. Neyse bunları daha fazla düşünmemeliyim bir faydası olmayacak. Ana odaklanıp götümüzün kurtulduğundan emin olmalıyım. Banyoya doğru yürümeye başladım. Kapının kolunu elimdeki mendille tutarak açtım ve içeri girdim. Aynaya Çağatay'la olan fotoğrafını asmış... Bu kız gerçekten takıntılıymış Çağatay'a. Ben buna aşk diyemem. Aşk böyle bir şey değil. En temiz duygularınla seversin karşındaki insanı. İncitmeden, kırmadan, üzmeden. Aşk yeri gelir fedakârlık ister. Dicle aşık değildi. Çağatay'a aşık olduğunu söylerken sevişmelerinden bahsediyordu. Bu aşk değil. Aşk böyle basit bir şey olamaz. Onunki daha çok cinsel kimyayla yani onunla sevişme isteğiydi. Evet aşk da cinsel kimya içerir ama çok farklıdır. Bu kız Çağatay'a aşık değil Çağatay'la olan cinsel ilişkisini seviyordu sadece. Gerçi aşkın aslında bir tanımı yoktur. Binlerce tanımı vardır. Herkese göre değişir. Kimisine göre kavuşamamak, kimisine ise ayakta başlayıp yatakta biten, kimilerine ise yürekte başlayıp mezarda bitendi aşk. Her insanoğlu kendi duygu ve düşünceleriyle harmanlar öyle sunardı. Kimisi kazandı. Kimisi de kazandı sandı. Ama gerçek aşk diye bir şey yoktur. Her şeyi gerçek bir şekilde gördüğümüzü de iddia edemeyiz. Kuantum fiziğine baktığımızda etrafımızdaki maddelerin, gördüğümüz şeylerin tam olarak gerçek şekliyle bize yorumlanmadığını fark ediyoruz çünkü beynimiz elektroenpaslar sayesinde bize bir yorumlama sunuyor. Biz de algı organlarımız ve duyu organlarımız sayesinde etrafı yorumluyoruz o kadar. Bu dünyada kendimizden başka gerçekliği kanıtlayacak bir şeyimiz yok. Herkes kendi gerçekliğinde yaşar aşkını. Bilim adamlarına göre ise sadece bir beyin aktivitesiydi aşk. Beyinde artan hormonlarla duygu değişimleri; dopamin, norepinefrin, feniletilamin gibi çeşitli beyin içindeki hormonların aktivasyonlarıydı. Benim ise tek bildiğim bir şey vardı. O da insanı bir şekilde ezip geçiyor olmasıydı...

BATAKLIK (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin