"Cesedi bir yere taşımayacağız. Olay yeri inceleme başlatılınca bir şekilde anlayacaklar taşındığını. Bu sefer bataklıktaki herkesten şüphe edecekler. Bizde dahil!" dedim.

 Oğuz "o zaman geriye tek bir şey kalıyor..."

 Berra "dışardan biri geldi bıçakladı. O ölene kadar da başında bekledi. Öldüğünden emin olunca suç aletini aldı ve kayıplara karıştı?"

 "AYNEN ÖYLE." Diyerek devam ettim cümleye "Bataklığın hiçbir yerinde kamera görmedim ama yine de teyit etmemiz lazım. İşimizi şansa bırakamayız. Çağatay sen git lokantadan itibaren gezdiğimiz yerleri iyice gez bir bak. Kamera falan var mıydı, hiç gözüktük mü diye." 

Çağatay "bakarım bakmasına da bu sefer etrafta tek başıma gezmem olay sonrasında dikkat çekmez mi?"

 "Haklısın. O zaman Berra sende Çağatay'a eşlik et beraber hiçbir şey yokmuş gibi kol kola girin gezin. Kimseye varsa hiçbir kameraya çaktırmadan göz gezdirin manzaranın tadını çıkarırmış gibi. Geçmişi açın konuşun susmayın asla ve asla olay sonrası dikkatleri üzerimize çekecek bir harekette bulunmayın. Ne kamera hakkında ne de ceset hakkında bir kelime dâhi söylemeyeceksiniz. Yalnız olsanız bile asla asla asla!" 

Berra "Tamam." 

Çağatay "Siz o sıra da ne yapacaksınız?" 

Oğuz "Yapacağız bir şeyler aslanım sen hele git bir kontrol ette." 

Berra "Tamam o zaman biz çıkıyoruz 10 dakikaya dönmüş oluruz." 

Oğuz "dikkat edin." Berra "sizde..."

Berra ve Çağatay yanımızdan ayrıldılar hemen. Üstüm başım kan içinde kalmıştı ve böyle hiçbir  şey yapamazdım. Oğuza bakarak "Üzerimi değiştirmem lazım. Her yerim kan içinde. Bu halde bir şey yapamam biliyorsun."

 Gerçekten de Berra'nın dediği gibi şans bizden yanaydı.

 "Montun çift taraflı. Kamera olması durumuna karşı önlemimizi alalım tersine çevir ve gümüş kısmını giy. Ellerim kanlı dokunamıyorum. Kafamda ki bereyi çıkar. Onu da tak ve kapüşonunu çek dolaşmaya çıkar gibi çık benim odadan bana üst baş getir birde elimi, yüzümü temizleyebileceğim bir mendil. Hatta birkaç tane getir." 

Oğuz "Tamam ama sen buradan bir yere ayrılma! Cesedin başında dur ve yere çömel, camdan kimseye gözükme. Ben hemen gidip geleceğim. Tamam mı kankam?"

 "Tamam ama lütfen çabuk git gel. " 

Oğuz "Tamam hemen gidiyorum" dedi ve hızlı adımlarla merdivenden inmeye başladı.

Kim bilir hakkımda ne düşünüyor. Belki beni hayatından çıkarmak bile istiyor olabilir. Biliyorum bana çok değer veriyor. Beni gerçekten önemsiyor ama yeterli değil. 2. defa benim yüzümden bir suça ortak oluyor. Onun içinde kolay bir şey değil. Söz vermiştik birbirimize lan. Artık başka vukuat olmayacak normal insanlar gibi gençliğimizin baharında en güzel anılarımızı biriktireceğiz dedik. Sanırım tutamayacağımız sözleri vermekte çok kararlıydık...

İçimdeki korku gitmişti artık. Çok sakindim. Hatta gereğinden fazla sakindim... Oğuz çıkalı 2 dakika olmuştu ve yerde oturmuş bir şekilde Dicle'ye bakıyordum. Hiçbir şey hissetmiyorum. Evet belki ölmeyi hak etmiyordu ama biliyorum ki eğer yaşasaydı burnumuzdan getirecekti. Bu hayatı bize zindan edecekti. Sürekli Dicle'nin gölgesi altında, istek ve arzularına göre yaşayacaktık. Buna izin veremezdim. Düzelerek dizlerimin üzerine oturdum ve Dicle'nin elini tuttum. Soğuktu. Hem de çok. Dicle'nin üzerine attığım kazağı suratından indirdim ve yüzüne bakarak "İşlerin bu noktaya gelmesine sebebiyet veren sendin. İnan bana ölmek zorunda değildin. Çağatay'la hiç konuşmamalıydın, uzak durmalıydın bizden ama yapmadın veyahut yapamadın. Şimdi soğuk cansız bedenin karşımda öylece yatıyor. Ama merak etme sevdiğin adam seni öldürmedi. Sevdiğin adamın kollarında ölmedin için rahat olsun. 10-15 kişiyi evine yollayıp tecavüz ettireceğin kız öldürdü seni." Dedim ve elini sıkarak bıraktım. Ardından yüzünü geri kapatarak arkama yaslandım.

BATAKLIK (+18)Where stories live. Discover now