1. Bölüm - Vatan Haini

Comincia dall'inizio
                                    

Çağlar yavaş yavaş Sarp'a yaklaşırken bu sefer yüzüne bir gülümseme konduran kişi Çağlar, korkuyla bakan kişi ise Sarp'tı. Karşımda rolleri değişmek kavramının kanlı canlı örneği vardı. Aslında az önce ve şu an yaşanan olayı birer kere fotoğraflamış olsaydım ilköğretim Türkçe ders kitaplarında yerini alabilirdi fakat iş işten geçmişti. Hoş, zaten bizimkiler o yaştaki çocuklar için fazla vahşi kalırdı, böylesinin daha iyi olduğu kesin bir gerçekti.

Ben Sarp'ı kaçması için uyararak kendi görevimi yerine getirdiğimi düşünürken Sarp arkama geçerek beni kendisine siper etti ve "Komutanım,  Bertuğ komutanım! Komutanım Allah aşkına, kurbanınız olayım tutsanıza şunu, aç ayı yiyecek beni!" diyerek benden daha fazlasını bekledi. Çağlar'ı öperken bana mı sormuştu, bana neydi?

Sarp'a dönerek benden umudu kesmesi için omuzlarımı silktim, sağ elimle onu hafifçe geriye doğru iterek kendimden uzaklaştırdım, ellerimi pantolonumun iki yanındaki ceplerime soktum ve doğruca kapıya doğru yürümeye başladım.

"Yiyin birbirinizi amına koyayım..."

Kapıdan çıkmadan önce kısık sesle söylediğim halde bütün timin duyduğu şey ile Sarp ve Çağlar hariç herkesin kahkahaları duyulmuştu. Odadan çıktıktan sonra dinlenme odasının kapısını kapatıp bahçeye doğru yürümeye başladım.

Sarp ve Çağlar için endişe etmiyordum çünkü benim timimdeki herkes böyle ortamlarda şakalaşır fakat dozunu kaçırmaz, birbirlerine aşırı derecede zarar vermezdi. Bunu bilmek beni de rahat kılıyordu.

Karargahın bahçesindeki çardakta bazı astsubaylar oturmuş birbirleriyle sohbet ediyor, şakalaşıyorlardı. Onlara doğru yönelmiş giderken aralarından birisi beni görüp ayağa kalktı, yüzündeki gülümsemeyi sildi ve diğerlerini dürttü. Ben hız kesmeden onlara doğru ilerlemeye devam ederken diğerleri de ayağa kalkmış esas duruşta bekliyorlardı.

"Rahat, keyfinize bakın."

Verdiğim komutla beraber hepsi başıyla selam verip yeniden oturdu fakat saygısızlık etmemek için şakalaşma olayını biraz azalttılar. Bu olay hep hoşuma gitmiştir... Birileri seni sevsin veya sevmesin; saygı duymak zorunda kalıyordu. Bu düşünce dudağımın çok hafif sola doğru kıvrılmasına sebep olduğunda çardaktaki bankların boş olan kısmına oturdum.

Bacaklarımı hafif açarak oturduğum yerde biraz yayılırken canım çay çekmişti. Çardakta oturan ve gövdesi bana dönük olan askerlerden birinin soyadını gözüme kestirdim. Çayımı kalkıp kendim almaya şu an çok üşenmiştim.

"Akkuş!" Ona seslenmemle beraber bir anda irkilip ayağa kalkan asker esas duruşa geçti.

"Emret komutanım!"

Herkes benim onun bir hareketine kızdığımı, onu cezalandıracağımı falan sanıyor olabilirdi çünkü merakla bakanların yanı sıra korkuyla bakanlar da vardı.

"Koş bana bir çay kap gel, hatta varsa bergamotlu olsun." Söylediğim şey ile korkuyla bakanlar rahatlarken herkes önüne dönmüştü. Asker bana başıyla onay verip koşar adımlarla çay almak üzere karargahın kapısına doğru ilerlemeye başladı.

Aradan birkaç dakika geçmişti ki karargahtan koşarak çıkan bir asker çok kısa bir süre duraksayıp etrafa göz gezdirdikten sonra aradığını bulmuş gibi bana doğru koşmaya başladı, hemen arakasından da elinde çayla beraber Akkuş geliyordu. Koşarak gelen asker önümde esas duruşa geçti, "Komutanım Göktürk Albay Pusat Timi ile beraber acilen harekat merkezine gelmenizi emretti." Anlaşılan görev vardı, hemen ayağa kalkıp karargaha yöneldim. O sırada benimle karşı karşıya gelen Akkuş elindeki çayı bana uzattı.

Vatan Çiçeği Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora