electric chapel

bir

mevsim yaz. üzerimde bol beyaz bir tişört altımda da ona eşlik eden dizlerimin bir karış üstünde biten kot şortum. üstü açık arabada oturuyorken ve müziğin sesi rüzgâra karışıyorken keyfim yerindeydi. saçlarım uçuşuyor, taktığım güneş gözlüğümle yanımda oturan sevgilime bakıyordum. jeon jeongguk. ne kadar alakasız da olsak fena uyumluyduk. jeongguk hayran olunası biriydi. tek kolunu süsleyen çeşitli, çoğunun anlamının olduğunu bildiğim dövmeleri, siyah uzun saçları, kaşındaki ve dudağındaki piercingle fena derecede seksi bir herifti. öyle ki uyduruk düz siyah tişört dahi giyse bu herif, sanki bir mankenmiş gibi üzerinde taşıyordu. dövmeli koluyla direksiyonu üst kısmından tutup bizi uçururken, çalan müziğe kafa sallayarak eşlik ediyordu. boşta kalan eli ise elimin üzerindeydi.

arabayı hızlı kullanmıyordu. gülüşüm yüzüme asılı kalmış bir hâlde onu izliyordum. yan profili gerçekten de tapılacak derecede iyiydi. keskin çene hattı ve hafif büyük burnu ile kusursuz bir heykel gibi duruyordu. yüzünde dudaklarımı gezdirmek istiyordum. "güzelim, üşüyorsan söyle hava serinlemeye başladı." elimi dudaklarına götürdü, zarifçe okşadı ardından öptü.

"üşümüyorum sevgilim." elim dudaklarının üzerindeyken gülümsedi. burası, seni çok seviyorum demem gereken yerdi. yüzümdeki gülüş artık gerçekçi durmuyordu. zorla gülümsediğim belliydi. "seni çok seviyorum."

"kestik!"

araba durdu. jeongguk elimi bıraktı. direksiyonda duran elini camdan dışarıya sarkıttı. iç çekti. "taehyung, neden içten söylemiyorsun?" yönetmen oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldiğinde kapımı açtı. arabadan indim. bu sahneyi bir daha çekeceğimiz için neredeyse çığlık atacaktım. "bir çaylağı bana partner seçerseniz olacağı bu. ne bekliyorsunuz ki?" dedi, sevgilim.

sevgilim diyordum değil mi?

jeon jeongguk. evet anlattıklarımdan bazıları doğruydu felaket derecede seksi, çekici, yakışıklı aynı zamanda da piçin tekiydi. ve rol icabı sevgilimdi. dünyadaki bütün insanların jeon'u karşısında görseler çığlıklar atıp peşinden koşacağı da doğruydu. oyunculuk ile ilgili herhangi bölüm bile okumuyordum psikoloji okuyordum ama seçmelere katılıp şansımı denemek istemiştim. kabul ediyorum güzellik başa belaydı. güzelliğim kimsenin sahip olabileceği sıradan bir güzellik değildi. buradan akıllarına yatmıştım bir de oyunculuğum vardı tabii. doğuştan yetenek dedikleri şey bende vardı. seçilmiştim. partnerim ise jeon jeongguk'tu. jeongguk sayamayacağım kadar dizilerde filmlerde rol almıştı. partnerleri hep tanınan kişilerdi bu yüzden değişiklik yapıp hiç tanınmayan bir kişiyi yani beni seçmişlerdi.

yaklaşık iki haftadır çekim yapıyorduk. bu jeon herifini böyle düşünmemiştim. herkesin servet yatıracağı bir oyuncu olduğu icin götü fazlasıyla havadaydı. ve ben onun havasını uçuracaktım.

arabaya doğru eğilip gözlüğümü çıkardım. yüzümde onu küçümseyen bir tavır vardı. "aklınca sözlerinle beni küçümsemeye çalışıyorsun, sen fazla iyi olabilirsin ancak jeon, benimle böyle konuşamazsın çünkü senin partnerin olarak seçildiysem bil diye söylüyorum ben de fazla iyiyim." dudakları aralandı. hemen savunmaya geçmişti. bir şey diyeceği sırada cümlelerini yutmasını sağlayarak konuştum. "bir de ben senin gibi yıllarca eğitim almadan, burada oturabiliyorum." açıkcası göt gibi kalmıştı. burnunu çekti ve dili yanağının içinde gezindi. bu hareketi ya kıskandığından yapardı ya da öfkelendiğinden.

yol kenarına kurulan karavana doğru yürümeye başladım. hava kararmıştı ve üşüyordum. karavana girer girmez bulduğum battaniyeyi sırtıma attım. birine laf sokunca sanki çok önemli bir davayı kazanmışım gibi hissediyordum. jeon jeongguk'u nakavt etmek de bir nevi dava kazanmak gibi bir şeydi zira yenildiği anlar çok nadirdi.

benimle ilgilenen makyöz karavana geldi. başıyla küçük bir selam verip masa başına oturmamı rica etti. masa başına otururken bir yandan da telefonumdan fotoğraflar çekiyordum. instagram hesabımı fazla aktif kullanırdım ve bu bana güzel hissettirirdi. yanımda duran kız palete değdirdiğı fırçayı hafifçe göz kapağıma sürerken benimle konuşmaya çalışıyordu. "bay kim, sanırım bay jeon sizi kızdırdı?"

"kendisine gıcık olduğumu herkes biliyor diye düşünmüştüm." dediğim şeye karşılık gülümseyişini aynada gördüm. "o da size gıcık oluyor." bunu da biliyordum. jeon jeongguk garip bir herifti. gazetede olan bulmacalar gibiydi. yani onu dedem bile çözerdi. bu arada ben çok espri yapan her şeyle dalga geçen birisiydim. çoğu kişi bana çabuk ısınırdı bu yüzden fazla arkadaşım vardı. jeon jeongguk da çoğu şeyle dalga geçerdi ancak o benim aksime daha farklı şekilde yapardı bunu. ben sürekli gülümserken o gülümsemezdi. pek arkadaşı yoktu kolay kolay da birilerine güvenmezdi.

makyajım bitti karavandan sonunda çıkabildim. sahnenin bir kısmını hava aydınlıkken çekmiştik ve şu an hava zifiri karanlıktı bundan dolayı tüm sahneyi tekrardan çektik. üçüncü denemenin sonunda olmuştu. ona seni çok seviyorum demek istemiyordum çünkü bunu benim için özel birine demeyi tercih ederdim. sahnenin çekimleri bitince yanımdan bir hışım geçip bu sefer karavana giren o olmuştu.

jeon ile beraber görüntülendiğimiz anlar senaryo için buluşup konuştuğumuz anlardı. paparaziler birkaç kere bizi yakalayıp resimlerimizi çekmişti ardından da sevgili olduğumuz iddiaları patlamıştı. jeongguk böyle haberleri siklemiyordu inkâr etsek dahi aksini düşünürler deyip geçiştiriyordu ama ben fazla kafama takıyordum.

arabada oturup instagramda dolaşmaya başladım. birkaç kişinin storysine baktıktan sonra makyajım yapılırken çektiğim fotoğraflardan bir tanesini story paylaştım. bir bildirim geldi. bir magazin sayfasından geliyordu. merakla bildirime tıkladım. sonrası keşke tıklamasaydım deyip sinir krizi geçirdiğim andı.

seulmagazine

kim taehyung ve jeon jeongguk aynı otelden birlikte ayrılırken görüntülendi! birlikte bir gece geçirdikleri düşünülüyor.

-

NASI OLDU BILMIYORUM AMA COK HEVESLENDIM YAZARKEN

insallah begenirsinizz

cok ooptum sarilalim ve guzel hissedin
❤️‍🩹⭐️🧤🫂

🫂👰‍♂️👰‍♂️👰‍♂️ ve inanir misiniz bilmem ama ficte dram huzun yok olursa da kirk yilda bir cok az olu OHA OHA