"Kenan Bey?" 

"Efendim, Aslı?" 

"Aslında masanıza bırakmıştım ama gözünüzden kaçmış olmalı," Kenan'la asistanı Aslı arasında geçen konuşmaya kulak misafiri olduğumda hemen yanımda da bir hareketlilik hissetmiştim. Göz ucuyla yan tarafıma baktığımda bunun Kenan olduğunu fark ederek önüme döndüm. 

Az önceki konuşmalarından da anlayacağım üzere Aslı'nın ona, imzalaması için verdiği evrakı incelemeye başladı. Ona bakmıyordum ama ne yaptığını biliyordum. 

"Kalem?" dedi, elini Aslı'ya doğru uzatıp. Daha sonrasında da Aslı'nın ona uzattığı kalemi beğenmemiş olacak ki benim tarafımda duran kalemliğe doğru uzandı. 

"Ben alırım, Kenan Bey." diyerek de araya giren Serap'ı reddettiğinde ona doğru döndüm.

"Ben alacağım." Gözleri, gözlerime değdiğinde bir elini belime attı ve benim üzerimden metal kalemliğe doğru uzanıp hedefine koyduğu kalemi aldı. Bunu yaparken de bana fazlasıyla yakınlaşmış, tenine has olan okyanus kokusunu kaynağından solumamı sağlamıştı. 

Burnum, görüş açımdaki boynuna sürterken dudaklarımın arasından küçük bir soluk bıraktım. Verdiğim nefes, beyaz tenine çarptığında ikimiz de aynı anda iç çekmiştik. Bedenimde bıraktığı etkinin yanında ciğerlerime dolan kokusu da mayışmamı sağlarken geri çekildi. 

Basit bir kalem için bu kadar dibime girmesi beni altüst ederken bir kez daha yeşil gözleri gözlerime tutundu. "Pardon." 

"Sorun değil." 

Önüne dönüp aldığı o lanet kalemle önündeki evrakı imzaladığında hala az önceki anın etkisindeydim. Sadece saniyelerdi ama bana oldukça uzun bir süre gibi gelmişti. İşte, dolaylı yoldan köşeye sıkıştırmasından bahsederken bunu kastetmiştim! O, gerçekten şeytandı.

Serap'la Aslı'nın gözleri, ikimizin arasında imayla gidip gelirken buna bir son vermek için masaya bıraktığım dosyayı tekrar elime aldım. "Kenan Bey," dedim, otoriter bir tınıda. Gözleri, önündeki evraklardayken gülümsedi.

"Maran Hanım?" Ona dik dik baktım.

"Odama gelir misiniz lütfen?" 

"Tabii." dedi, son evrakı da imzalayıp kalemi bırakırken. Evrakları düzenli bir hale getirip hafifçe masaya vurdu ve tekrar Aslı'ya uzattı. Aslı, yanımızdan uzaklaşırken ben de odama doğru yürümeye başlamıştım.

Kenan arkamdan gelirken çoktan odama girmiş, elimdekileri de masama bırakmıştım. Arkamdaki kapının kapandığını duyduğumda üzerimdeki kırık beyaz renginde olan blazer ceketi çıkarıp astım. 

"Ne oldu?" dedi, vücudumu ona doğru çevirdiğimde. Gözleri, kısa bir an üstümde gezindiğinde ben de onu süzmüştüm. Bugün üzerinde siyah bir gömlek vardı ve ben, bu sefer onun tam aksiydim. Kırık beyaz bir takım giymiş, ceketimin içine de siyah dantelli bir büstiyer giyerek gayet şık olmuştum. 

"Ne yapıyorsun sen?" diyerek çıkıştığımda aramızdaki mesafeyi kapatarak tam karşımda durmuştu.

"Ne yaptım yine?" dedi, bıkkın bir şekilde. Kaşlarımı çattım.

"Niye işimi baltalamaya çalışıyorsun?" Bu sözlerimle o da kaşlarını çattı.

"Öyle bir şey yapmıyorum, Maran." dedi, ifadesinin aksine sakin bir şekilde. "Hem adamın derdi proje falan değil, inan bana. Hoşuna gittin sadece." Güldüm.

"Ne yani? Projemle ilgilenmediğini mi söylüyorsun?" Tabii ki beğenmişti! Buna emindim. Evet, toplantı boyunca bana hoş bakmamıştı fakat genç olmama rağmen yaptığım işi beğenmişti. 

PRANGALAR | +18Donde viven las historias. Descúbrelo ahora