"Ah be oğlum! İzin vermiyorsun ki karımla özlem gidereyim." Cümlesi yanaklarımı kırmızıya boyarken gülümseyerek yüzümü göğsüne gömdüm. Anında kolları bedenime sarılırken kokusunu ciğerlerimin en ücra köşesine kadar ilerletecek şekilde nefes aldım.

   Hangimiz önce ölürdük bilmiyordum fakat ilk ben ölürsem kokusuna en yakın kokuya sahip olan çiçeği mezarıma diksinler diye bir vasiyet bırakacağım kesindi.

   "Ümame, ben seni çok özledim." Duyduklarımla yutkunarak geri çekildiğimde gözlerimi gözleriyle buluşturdum. Bakışları beni içine gömmek istiyormuş gibiydi.

   "Sus bakayım, çocuk duyacak." Elimi ağzına örttüğümde hiç beklemeden avuç içime bir buse kondurdu.

Eridim, bittim, kül oldum ben. Çok güzel seviyor bu çocuk!

   "Duysun..." Bileğimden tutarak elimi ağzından uzaklaştırdıktan sonra elinin içine hapsetti. Dudaklarını yanağıma değdirip bir süre öylece belledikten sonra öptü ve geriye çekildi.

    "Hem bizim canımız  karpuz ve peynir çekti." Dudaklarımı birbirine bastırıp masum olduğunu düşündüğüm bakışlarımla ona bakarken kurdum cümlemi.

    "Bi düşünelim. Kış mevsiminde ve saat  gecenin üçüyken karpuzu nereden bulabilirim?" Sualine karşılık kıkırdadım ve işaret parmağımla bir yaptım.

    "Bir de peynir!" Kahkaha atarak saçlarıma öpücük kondurduktan sonra yataktan kalktı. Sanırım ciddi ciddi bu saatte karpuz almaya gidecekti.

    "Bir de peynir!" Beni taklit ederek kurďuğu cümleyle gülümseyerek bende yataktan kalkıp yanına ilerledim. Tam dibinde durup ellerimi omzunun üzerine koydum.

    "Bir de..." Cümlemi yarım bırakarak parmak uçlarımda yükseldikten sonra dudağının kenarına öpücük kondurup geriye çekildim.

    "Bir de öpücük," diyerek gerçekleştirdiğim eylem bedenini kaskatı keserken öylece durmuş bana bakıyordu.

    "Sen şimdi naneyi yemedin mi?" Dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. O nedenle bomboştu ona olan bakışlarım.

    "Ne nanesi? Karpuz istiyorum be-" Burnumun üzerine kondurduğu kısa ama etkili öpücüğüyle kalakalmıştım.

    "Karpuzu sabah yersin, önce benim seni yemem gerekiyor," diyerek üzerime üzerime gelmeye başladığı zaman geriye adımlayarak yatağın ucuna geldiğimde ,yatağa, oturdum.

     "Ne? Ne yapıyorsun?" Sualim üzerine önce kıkırdamış ardından ciddi bir tavır takınarak başını boynuma gömerek kokumu içine çekmişti.

      "Seni özlediğimi söylüyorum, özlem gidermeme izin vermeyecek misin?" Sualini yanıtsız bırakarak sadece yutkunduğumda dudakları boynuma ateş atmış hissi verecek bir öpücük bahşetmişti.

     Bana ufak bir dokunuşunda bile bedenime hemen uyarı veriyordu. Sevgisini o kadar iyi hissettiriyordu ki sanki o beni, benim onu sevdiğimden daha çok seviyordu. Ona olan sevgimin fazla olup olmama düşüncesi şüphe tohumlarının altında kalarak sorgulamaya itiyordu beni lakin tohumları yararak açıga çıkan kalbim, en  az onun beni sevdiği kadar onu sevdiğimi hatırlatıyordu.

Kur-an Kursunun Muallimi ღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin