Bir saniyeliğine dünya benim için durdu. "Ne dedin sen?"

"Dedim ki seni bulan Niall'm-"

"Hayır hayır!" Çığlık atarak Jane'in suratına dehşetle baktım, "Ben o mesajı Harry yerine sana mı attım?"

MJ telefonunu çıkartıp dün barda Harry'e her şeyi itiraf ettiğim mesajı gösterdiğinde ben de şarjı bitmek üzere telefonumu çıkartıp kontrol ettim. Mesajı cidden Harry'e atmamıştım. Yani... Harry hiçbir şey bilmiyordu. Onu okuldan kovulmak için kullandığımı, onu sevdiğimi söylediğimi, hiçbir şey ona ulaşmamıştı.

"MJ bu yangını neden benim çıkardığımı düşünüyorlar?" Ellerimi saçlarımın arasından çıldırmış gibi geçirirken bağırarak sordum.

"Gece sen Zayn'le -oda arkadaşın- koridorda konuşurken bir çocuk sizi duymuş. Bu okuldan kovulmak için her şeyi yapacağını söylemişsin Louis!" MJ ofladı, "Bütün okul bunu konuşuyormuş."

"Ben yapmadım," diye fısıldadım çaresizce. "Yemin ederim."

"Biliyorum bebeğim." Kollarımı okşadı.

"Harry nerede?"

"Uyandığını söyleyemedim sanırım su almaya gitti-"

Kapı açıldığında bütün varlığım içeri giren ve onu hiç böyle görmediğim hâliyle Harry'e döndü. Üzerinde siyah bir sweatshirt, uzun bir kaban ve bol bir eşofman altıyla parlak altın sarısı botlar vardı. Metal çerçeve gözlükleri yorgun gözaltlarını saklamakta başarısız olmuşken elektriklenmiş saçlarını gelişigüzel bir topuz yaparak tutturmuştu. Kilitlenmiş gibi bana baktıktan sonra MJ'e aldırmadan üzerinde oturduğum sedyeye koşarak geriye düşmeme sebep olacak şekilde kollarını bana sardı. "Louis."

"H-Harry."

Bilmiyordu. Gözlerim dolarken tüm varlığımla ona sarıldım. "İyi misin?"

"E-evet ben..." Sustum ve sadece sarıldım, buna ihtiyacım vardı. Ona ihtiyacım vardı. Yağmur gibi kokan saçlarının mükemmel kokusunu içime çektikten sonra "Özür dilerim Harry," diye soludum. "Yemin ederim ben yapmadı-"

Geri çekilip dudaklarıma kapanan dudaklarıyla gözlerimi kapattığımda içim kan ağlıyordu. MJ'e aldırmadan beni öpüyordu. Yangına aldırmadan beni öpüyordu. Benim yaptığıma inanan insanlara aldırmadan beni öpüyordu. Kurtuluşuymuş gibi beni öpüyordu.

Hiç böyle sevilmemiştim ve çok korkuyordum.

Onu kaybetmek Londra'nın yağmurlarının bile dindiremediği bir yangın çıkarırdı kalbimde.

Geri çekildiğinde baş parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi, "Sen olmadığını kanıtlamak için her şeyi yapacağım," dedi kararlı bir sesle. "Beni öyle endişelendirdin ki... Tanrım aklından ne geçiyordu bilmiyorum. Araba yok, telefonun meşgul çalıyor, yurtta değilsin. Bahçede bulunup revire getirildiğini duymadan önce öyle çaresizdim ki." Yüzümü her zamanki gibi okşadığında "Şükürler olsun ki buradasın," diye fısıldadı. "Halledeceğim söz veriyorum."

"Harry, sana bir şey söylemeliyim." Onu daha fazla kandıramazdım, MJ'in bakışları hemen beni buldu; yapma, der gibi bakıyordu. Lütfen ona bunu yapma, şimdi değil.

"Konuşacağız," dedi Harry. Zümrütleri kıskandıracak gözleri oda ışığında parlak ve tamamen bana odaklıydı. "Sırası değil, annemi bulmalıyım. Kurul toplanacak. Seni Zayn ve ben savunacağız. Okul formanı Liam getiriyor, bir metin ayarlayacağım-"

Onu dinleyemiyordum bile, çok fazla geliyordu.

Sadece sessizce durdum. Harry odadan çıktığında MJ sigarayı bırakmasına rağmen, bir dal yakmak için pencereye doğru yürüyordu.

one step closerWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu