Soluk mavi (2)

69 11 48
                                    

Kuan - Dünya

•Yunusemre -
İmkansız bir aşk denir

Derin nefes al ve ver.

1

2

3

Başla!

Zihnimin içindesiniz...

2 gün önce...

7'den...

"Nil tabakları da getir!"

Hep hatırlamamazlıktan geliyordu tabakları. Bu eve taşınalı neredeyse bir yıl olacaktı. Hepimiz bu evde toplanmıştık. Aile nedir? Bir çatının altında buluşan insanlar topluluğu mu? Pek sanmıyorum. Ev bir kaç soğuk taştan değil, içlerinde bulunan sıcak kanlardan var olur. Eğer öyle olsa zaten annem ve babamın yanında olurdum. Ben kendi dünyamı yeniden oluşturmuştum. Ailemi kendim seçmiştim. Doğduğunuz ev kaderiniz derlerdi. Uydurma olduğuna inancım tam. Yeni bir tez ortaya atarak, doğduğunuz ev sizin sınavınız diyorum. Ben o evde sınavımı tamamladım. Şanslıyım ki sınavımın mükafatı olan biricik aile üyelerimi kazandım. Yüsra'nın artık yeni bir evi vardı ve o ev artık sadece betondan oluşmuyordu. Bu ikili katlı nefes alabileceği evde onu sarmalayan insanlar vardı. Onlar kim mi? Nil suyu simgelemesi ona çok yakışıyordu. İkizim bu tabiri çok seviyorum ama elbet onun da bir adı var Arden. Bu isim kimliğinde yazan değil, kendi yarattığı bir isim. Gerekmedikçe kendi ismini kullanmaz bile. Vi... isminden nefret eder. Gerçeğinden... Seher ve Elif yıllar öncesine dayanan dostluklarıyla birbirine en çok benzeyen ikilidir. Hepsi kendime iyi geldiğimden daha fazla bana iyi geliyordu. Yüsra. Anlamım insanlara yardımcı olurken kendimde bir etki yaratmıyor. Ben kendime sadece ağırlık yapıyorum... kafamın içindeki yükü zar zor taşıyorum. Sebebini hiç bir zaman bilemediğim bir nefes darlığına sahibim. Bir hastalık değil bu yaşadığım, anında nefes alamadığım bin bir tane krizlerimden biri geliyor. Bu krizlerim hiç beklemediğim anlarda geldiğinde, hayat beni pençelerinin arasında ezmekle meşgul oluyor. Kalbimde bir iğne var gibi kendimle cebelleşiyorum. İyki her şeyin tak ettiği gece ayağıma zift gibi yapışan hayatımdan kurtulmuştum. Koca bir gürültü içinde büyümek gerçekten sağlıklı olmamam için en büyük nedendi. Kendimle beraber onları da hayatlarından çekip çıkarmıştım. Kendimle beraber onları da peşimde sürüklediğim için hiç pişman değildim.

İkiz gelip, kolumu kırarcasına bana çarpmıştı. Elinde koca ansiklopediyle evi turluyordu. Yine. Seçtiği dala resmen aşıktı ve o dalla ilgili kitaplar okumaya da bayılırdı. Onu bakınıp ta bulamazsanız mutlaka köşesinde ders çalışıyordur. Ben her anımda onunla uğraşabilirdim. Onunla uğraşmak benim için bir zevkti. Canım İkizim!

"Bir gün hastalık tedavi etmek yerine hastalık yaratacaksın diye korkuyorum!"

Kafasını sadece bir anlığına ansiklopediden kaldırdığında gözleri yuvarlak gözlük camlarının içerisinde kamaşmıştı. Sanki dünya ile yeniden tanışıyordu. Yüzündeki aydınlanma ancak buna işaret olabilirdi.

"Ben sana hastalık açabilecek tüm mikropları öldürürüm sen kederlenme İkizim."

"İnşallah!"

Nil mutfaktan gelirken yeni aldığımız tabak setini kırmıştı. O nasıl tabaklara âdeta düşman gibi kırıyorsa bende onun kafasını bizzat kıracaktım! Yemek yapma yeteneğini keşke sofraya tabak taşımada da gösterebilseydi. Seher ve Elif horul horul hâlâ uyuyorlardı. Vi ekmek almaya gitme eyleminde bulunmuştu. Bu çok fazla tuhaf sanacak bir eylemdi. Son günlerde çok fazla konuşmuyordu. Garip denecek kadar tuhaf hareketleri vardı. Evden yalnız çıkıp çıkıp birden ortadan yok oluyor ve eve geç dönüyordu. Kokusu elbet çıkacağı için üstelemiyordum. Üstüne gidersem ters tepki geleceğini de pek âlâ biliyordum. Nil yeni aldığım tabak seti ile masaya geldiğinde ona sinirli olduğumu belirten bakışlar atmıştım. Yüzünü benden gizlemeye çalışıyordu. Tabakları masaya bıraktığı an, setten biri daha yere düşüp parçalanmıştı. Sinirimi kontrol etmeye çabaladığımda Nil'in yüzünde ufak bir tedirginlik silsilesi geçmişti bunun üzerine bedenine kollarımı sımsıkı dolamıştım. Birazdan beni boğuyorsun diye bağırabilirdi. Kıyamazdım ki ben ona... onlar gibi olamazdım.

RehinelerWhere stories live. Discover now