1.bölüm

24.5K 355 81
                                    

Geceler her zamankinden daha karanlık hava her zamankinden daha durgun yüreğim her zamankinden daha buruktu. İçimde kaybolup giden çocukluğum ,hissizleşmiş duygularım öyle ağır basıyordu ki adeta bedenim tonlarca ağırlıktaymış da, her nefes aldığımda o ağırlığın verdiği ıstırap nefeslerimi yüreğime düğümlüyor gibiydi. Hayat mı yormuştu hayatımdaki insanlar mı?

******

Ben Asel yaşımı kimlikte olduğu gibi hissetmiyorum. Daha ondokuz yaşımda, aslında tek derdi geleceği olan bir kız olmam gerekirken hayatın acımasızlığını adaletsizliğini yaşamış yüreğinde hayatın yorgunluğunu her hücresinde aldığı nefesin ıstırabını yaşayan bir kız....

Gökyüzünün sisli havası,ve yağan yağmur sanki benim içime yağıyordu. Yatakta oturmuş dizlerimi karnıma çekmiştim. Akan her gözyaşım için kendimden nefret ediyordum. Gözyaşımı akıtan insanlardan nefret ediyordum. Çok mu zordu bir insanı sevmek,ya da sevilmek.

Ben ailem tarafından hiçbir zaman sevilmemiştim. Bu cümleyi kendi kendime söyleyip durdum o gece. Yüreğim tıpkı durmadan akan bir şelale gibi kanıyordu adeta. Doğu'nun adaletsiz topraklarında büyümüştüm, büyümek zorunda bırakılmıştım. Kadın erkek ayrımı yapılan bu coğrafyada çocukluğumu yaşamadan büyümek zorunda kalmıştım.

Odalardan birinin kapısının sesi geldiği anda hızla gözlerimi kapatıp, yüzümü yastığa gömdüm. Odanın kapısını kim olduğunu anlamadığım biri açmıştı,ya amcam ya da kuzenimdi. Uyuduğumu düşünmüş olacak ki ışığı kapatıp odadan çıktı. Her zaman böyleydi bu döngü. Önce beni kırar döker, sonra ne yapıyorum diye gelip kontrol ederlerdi.

Yaşım gereği bana saygı duyulması gerekirdi. Fikirlerime kararlarıma. Oysa ben kız çocuğuydum gözlerinde. Aciz asla karar veremeyen,kendi kararlarını almaya hakkı olmayan bir kız çocuğu.

Bunca şeyi içimde tutmak yük olmaya başlamıştı bir süre sonra. Artık birilerine anlatmak, konuşmak istiyordum. Kararım belliydi,, bir psikiyatriste randevu almış, içimi dökmeye karar vermiştim.

Lanet olası akrabalarımın şu düşünce yapısını da bastırmak istiyordum. Psikiyatriye gidenler deli değildir! Herkes uyuduktan sonra ,ben hâlâ uyanıktım. evin ışıklarını açmadan öylece oturdum yatağın üzerinde. Saatlerce düşündüm her şeyi. Ben kötü biri miydim?

Sahi ben kötü müydüm gerçekten?

Bunları hak edecek ne yapmıştım?

Tek suçum var olmaktı. Var olmasaydım kimse beni sevmek zorunda ya da ben kimseyi sevmek zorunda değildim.

Annem ve babam henüz ben altı yaşında iken bir trafik kazasında yummuştu hayata gözlerini. O günden beri amcamlarla yaşıyordum.Tabi ne kadar yaşamak denilebilirse. Yengem olacak kadın hayatı bana zehir etmek için uğraşıp, duruyordu. Bütün hayallerim, alınmıştı elimden. Anne ve babamı gömdüklerinde nereden bilebilirdim ki hayallerimim de gömüleceğini...

~
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtığımda,hava henüz tamamen aydınlanmamıştı. Hızlıca yatağımı topladıktan sonra, diğer odaları da temizleyip kahvaltı hazırlayıp, yengemleri ve bütün çocukları uyandırdım. Evet bunu yapmak zorundaydım. Mecbur kılınıyordum buna. Küçükken yengem bastıra, bastıra söylemişti bana bunları.

"Eğer bu evde yaşıyorsan evin işlerini yapmak zorundasın anladın mı!"

Her gün hatırlıyor bu cümleyi,ve her gün daha da kinleniyordum. Eğer okul okumama izin verilseydi kendi ayaklarım üzerinde durabilir,bu evden ayrılabilirdim.

Kahvaltının ardından, bulaşıkları hızlıca yıkmaya koyuldum. O sırada amcam evden çıkmıştı.

"Yenge bende çıkıyorum."dediğimde kaşlarını çattı.

TAKINTI Where stories live. Discover now