Beş on dakika sonra tekrar yola koyulduk. Araba ilerlerken pencereden baktığımda içeri gelip bizi kontrol eden adamların kafası benden yana dönüktü, sanki göz teması kurmuş gibiydik ama öyle bir şey imkansızdı. Bu birkaç saniye süren olay, içimde tuhaf bir his uyandırmıştı. Avuçlarımın üşüdüğünü hissediyordum.

Öğle yemekleri geldiğinde SY159'a bakmadan, sadece ama sadece açlığa dayanamadığım için bir miktar yedim. Rüyalar sanki her gece daha da uzuyordu. Zaman gerçek dünyadan daha yavaş ilerliyordu sanki. Bu artık beni rahatsız etmeye başlamıştı. Durup dururken yaşlanıyordum sanki. Öylece, kapkara geçen uykularımı özlemeye başlamıştım. Gerçi uyandığımda yine dinlenmiş hissediyordum ama durup dururken acı çekmek, beynimin yorulup yıpranması hoş bir şey değildi.

Öğleden sonra geniş bir düzlükten geçti kervan. Büyük düzlüğün sonunda ise sık ve yüksek ağaçların bulunduğu bir orman vardı. Oradan geçecektik. Tüm gün tek bir kelime etmeden yolu izlemiştim, hasta hissediyordum.

Bir anda vücudumu korkunç bir titreme tuttu. Sanki biri beni tutmuş sallıyordu.


***


Gözlerim açılmıştı, Asya kafamda dikiliyordu. "Kızım uyansana, senin sabah dersin yok mu? Mete seni bekliyor çıkmak için." diyordu. Tek bir kelime etmeden elimi yüzümü yıkayıp, hazırlanmaya başladım. Somurtuyordum. Elime ne geldiyse, uyumlu olup olmadığına aldırmadan, geçirdim üstüme. Ayaküstü bir şeyler atıştırıp hemen çıktım. Metelerin dairesinin kapısını çaldığımda kapıda Mete'nin güler yüzüyle karşılaşınca benim de istemsizce dudaklarım kıvrılmıştı.

Mete de hazır olduğu için direk çıktık. Dersi son anda kaçırmıştık. Kapı kapandıktan sonra içeri giremezdik ve hoca bizden yalnızca birkaç saniye önce içeri geçip kapıyı kapatmıştı. Çok sert bir adamdı, bizi derse almayacağını biliyorduk. İşin kötü yanı dersi blok olarak işliyordu, bu uzun süre derse giremeyeceğimiz anlamına geliyordu.

Önce kafeteryaya indik ama kalabalık olduğu için çalışmak için uygun bir yer olmadığına karar verip orada çalışmaktan vazgeçmiştim. Bir süre arandıktan sonra boş bir sınıf bulmuştuk. Beraber bir süre ders çalıştık. Normalde yapmayacağım hatalar yapıyordum ve Mete beni düzeltiyordu. Çalışmayı bitirdiğimizde blok dersin bitmesine daha uzun bir süre olduğunu gördük.

Önceden bakınıp öğrenmek için seçtiğim dansı Mete'ye izletip sonra ders videolarını izleyerek öğrenmeye çalıştık. Mete işin eğlencesindeydi. Büyük bir ciddiyetsizlikle, bazen dans hareketleriyle dalga geçerek bana eşlik ediyordu. Bu öğrenme sürecini uzatacak bir şeydi ama çokça eğlenmiştik. Bir ara içeri bir adam girdi, ceketini almaya. Ya bizim deli deli hareketlerimize ya da başka bir şeyden durup bir kaç saniye bize baktı. Şaşırmış görünmüyordu. Doğruca gözlerimin içine bakıp hafifçe gülümsedi ve ceketini alıp hızla çıktı, bakışlarından bir tuhaflık sezmiştim nedense. Bu çocuğu tanımıyordum ama yüzü bir yerden tanıdık gelmişti.

Sonunda blok ders bitmişti, diğer ders başlamadan önce Metehan ile kafeteryada bir şeyler içmeye karar verdik. Kampüste karşılaştığımız Asya da bize katılmıştı.

Metehan bize çay almaya gittiğinde Asya'yla gözümüze kestirdiğimiz masaya doğru ilerliyorduk. Aniden gördüğümüz şey karşısında ikimiz de yerimize çivilenmiştik. Deniz, yanında bir kızla oturmuş koyu koyu, gülüşerek sohbet ediyordu. Bu kız üniversitenin başında, daha Asya ile Deniz tanışmıyorken Deniz'in sevgilisiydi. Şimdi tekrar böyle konuşmalarının tek bir sebebi olmalıydı. Metehan haklı çıkmıştı.

YÜZSÜZLER DİYARI (SN 314)Where stories live. Discover now