Kaşlarım müthiş bir hızla çatılırken dudaklarımın arasından sessiz bir soluk bırakıp başımı ona doğru çevirdim. "Alıyorum zaten. Çek şu fermuarı hadi!"

"Saçların güzel kokuyormuş." dedi, elbisenin fermuarını çekerken. Ben, onun geri çekilmesini beklerken bunu yapmadı hatta elini belime sararak başını bana doğru eğdi. "Tam şurası da," O nefesi, bu sefer de boynumla çenem arasındaki bir noktaya çarparken bir kez daha iç geçirdi. "Dün gece fark ettim."

Vücuduma basan ateşle gözlerimi yumduğumda ondan uzaklaşmak için bir hamle yapamaz hâle gelmiştim. Bana, bu şekilde dün geceyi hatırlatmaya devam ederse hiç hoş şeyler yaşanmayacaktı. Hatta hafızası silinse fena olmazdı.

"Sırnaşma." Dudaklarımda minik bir sırıtış oluşurken bunu ondan saklama gereği duymayarak onun ellerinden kurtuldum.

"Sana kahve yapmıştım," dediğinde bakışlarımı komodinde duran ve üstünde dumanı tüten kupaya çevirdim. "Nasıl içersin bilmiyorum ama bunu da öğrenebilirim." Başını omzuna doğru hafifçe eğip bana baktığında gülmemek için yanağımın içini dişlemiştim.

"Şekersiz içemiyorum, rahatsız ediyor." Ağırca başını sallayarak söylediğimi onayladı.

"Yenisini yapabilirim?" Dayanamayıp güldüğümde elimi 'hayır' anlamında salladım.

"Hayır, hayır," dedim, gülerek. "Gerek yok. Hem başım çatlıyor, iyi gelir belki." Kaşlarını kaldırdı.

"Emin misin?"

"Eminim." Birkaç saniye yüzümü inceleyip ona verdiğim cevabı tarttı.

"Komodine ağrı kesici bırakmıştım ama öncesinde bir şeyler yemelisin."

"İnan bana, buna vaktim yok." derken koltuğun kolçağına oturup ayakkabılarımı giymeye başlamıştım.

"Seni eve bırakmamı ister misin peki?" Giydiğim ayakkabının iplerini bağlarken başımı kaldırıp bu soruyu yönelten Kenan'a baktım. Dün gece korumalarımla birlikte dışarı çıkmıştım fakat daha sonrasında onları göndermiştim ve şu anda da hızlı bir şekilde eve gitmem gerekiyordu.

Birkaç saniye duraksayıp onun bu teklifini düşünsem de nihayetinde kabul etmek durumundaydım. Beni eve bırakırsa annem mutlaka onu görecek, beni de bunun için sorguya çekecekti. Ki hoş, zaten her türlü sorgu masasında oturan ben olacaktım.

"İşin yoksa eğer,"

"Benim de çıkmam gerekiyor zaten. Sorun olmaz yani." diyerek beni çabucak yanıtladığında başımı sallayıp ayağa kalktım.

"Lavaboyu kullanmam da bir sakınca var mı?"

"Kullanabilirsin tabii." Eliyle, odanın kapısının hemen çaprazında bulunan bir diğer kapıyı gösterdiğinde çoktan oraya doğru ilerlemeye başlamıştım bile.

Banyoya girip kapıyı arkamdan kapattığımda banyonun da aynı kokuyla harmanlandığını fark etmiştim. Gerçekten hoş bir kokuydu ve benim acilen bu kokuya bağımlı olmadan buradan çıkmam gerekiyordu. Uyandığım andan beri bu koku burnumdan gitmiyordu.

Buğulanmış aynayı elimle silip kısa bir an kendi aksimi incelediğimde makyajımın mahvolmuş, saçlarımın da dağıldığını görmüştüm. İlk önce makyajımı daha sonra da saçlarımı daha düzgün bir hâle getirerek kendimi toparladığımda hızlıca tekrar banyodan çıktım.

Kenan'ı odada göremezken aşağıda olduğunu düşünerek gözlerimi, komodinde duran kupaya çevirdim. Adımlarımı oraya yönlendirip kupayı elime aldığımda kahve kokusu yoğunlaşmıştı.

PRANGALAR | +18Where stories live. Discover now