Daha önce hiç bir evi restore etmemiştim. İnşaat işlerini geçtim bir çivi çakmışlığım bile yoktu. Çok çabaladım , çok uğraştım. Yanlış yaptım düzelttim, doğru yaptım yanlışlıkla bozdum ama sonunda oldu. Belki biraz yıllarımı aldı ama Hey! hatırlatırım zamanın artık bir önemi yok. Geçse de giden bir şey yok ruhunda tutmaya başlayan bir kaç pas' tan başka. Ve nihayet bittiğinde evime aşık olmuştum! 

Bir yatak odası, bir banyo, bir salon ve evin yarısını kaplayan bir kış bahçesinden ibaretti evim. Her köşesinde alın terim vardı. Benim huzur bulduğum durağımdı bu ev. Ve bu evde şu karşımda ki boş sandalye de oturmayı hak eden ise kesinlikle Joseph değildi...

***

Melanie'nin yıllardır gitmediği ekvatorda bayram havası vardı bugün. Yaklaşık bir aydır yağmayan kar yerini eski günlerdeki gibi yağmurlara bırakmıştı. 

Kalanlar ilk yağmur yağdığında, yetmiş yılı aşkın süredir tek gerçekleşen hava durumu kar, tipi vs iken şaşkın karşılamışlardı bu durumu. Günlerce süren yağmurdan sonra açan güneş ile birlikte gökkuşağı oluşmuş insanların içine umut kırıntıları serpmişti. Kalan insanların büyük çoğunluğu tarım ve hayvancılıkta çalışırken bir kısmı da çevre düzenleme, hukuk, siyaset ve benzeri konularda çalışıyordu. İnsanlık için dünyanın sonu yaklaşmış olsa bile siyaset devam ediyordu. Toplumun birlik ve beraberlik içerisinde devam etmesi için buna gerek görülmüştü.

Bir hafta hiç durmadan yağan yağmurun ardından kurul ana binada toplanmıştı.

Dylan içeri girdiği gibi hiç soluklanmadan söze girdi. 

''Arkadaşlar, bugün burada toplandık çünkü, ekvator eski günlerine kavuşuyor. Yağan yağmurla beraber kakao ve pirincin doğada tekrar yetiştiğine şahit olduğumuz bu bir haftadaki mucizeler gözlerimizi yaşartacak cinsten."

Toplantı masasındakiler sevinç nidalarını gizlemedi.

"Şükürler olsun Tanrım!" Robert' ın şükranına hepsi ortak oldu hatta bu Emily ve Jake bu haberi kucaklaşarak kutladılar.

Kurulun coşkusu azalmayınca Dylan tekrar söze girdi. "Arkadaşlar, arkadaşlar" diyerek biraz sonra söyleyecekleri için onları susturmaya çalıştı. ''Ekvatorun eski günlerine geri dönüyor olması elbette çok sevindirici bir haber. Fakat ileriye dönük düşünürsek" tüm ilgiyi çekmek adına ellerini masanın üzerine koydu ve herkesin gözüne tek tek baktı Dylan. Birazdan söyleyeceği şeyler çok önemliydi ve kuruldaki herkesin desteğini almalıydı. "Eğer dünya eski formuna dönmeye çalışıyorsa, vahşi doğada eskiden olduğu gibi bu bölgeyi ele geçirecek. Yıllardır saklandıkları mağaralardan çıkmayan vahşi hayvanlara karşı artık azınlıkta olduğumuzu hatırlatmama gerek yok sanıyorum." Dylan ellerini masadan çekti ve sandalyesine oturarak arkasına yaslandı. Şimdi söz hakkı diğerlerindeydi.

"Uzun süredir vahşi hayvanlar ortalıkta yok" dedi Emily. Sesinde korku gizliydi.

"Hadi ama Dylan, tamam araştırma ekibi vahşi hayvanların mağarada saklandıklarını keşfetti ama sayıları hakkında bir fikrimiz yok! Boşuna kuruntu yapmayalım" dedi Jake.

''Çok kalabalık  olmayabiliriz ama bir ton silahımız var, kendimizi koruruz'' dedi alayla Robert.

North gözlerini devirerek söze girdi ''Elbette silahlanabiliriz ama silahları neden toplayıp depoya kapattığımızı da unutmayalım'' Şuana kadar kollarını bağdaş yaptırıp, sırtına yaslanarak konuşanları dinlemişti ama North da Dylan'la aynı düşünüyordu.

''Evet, güvenlik ekibi dışında silahlanılmasını doğru bulmuyorum'' dedi Dylan.

Değişen dünya ile birlikte ekonominin hızlı çökümü, ticarete ihtiyaç kalmaması, dükkanların yağmalanmasını beraberinde getirirken herkes istediği her şeye ulaşabilir olmuştu. Bu durum bazı insanların psikolojilerinin bozulmasına, kendilerine ve birbirlerine zarar vermelerine yol açmıştı. Yaşlanmanın durdurularak, ölümsüzlüğün bulunduğu bir dünyada ölüm sayısı giderek artmıştı. Bu yüzden kalanlar bir konsey kurduğunda yaptıkları ilk iş adaleti ve düzeni sağlamak için silahları toplatmak oldu. 

 North oturduğu sandalyede sırtını dikleştirdi ve ellerini birleştirerek Dylan'a baktı. ''Planın ne dostum?'' diye sordu.

Dylan sonunda beklediği soruyu duymuş olmanın memnuniyetiyle cevap verdi. 

''Tropikal yağmurların ne getireceğini bilmediğimiz bir gerçek, her türlü doğal felaketten uzaklaşmış olmak adına, kendimize farklı barınma noktaları bulmalıyız. Evet dünyanın her yerinde geçmişten kalan trilyonlarca yapı var. Ama dağılmayı göze alacağımız bir noktada değiliz. Ya da dağılım yapacaksak bunu planlı yapmanın taraftarıyım.'' Dylan gözlerini onu dinleyenlerin üzerinde gezdirdirkden sonra devam etti. ''Aklımda ki şu, 7 ekip oluşturalım ve bu ekipleri yedi kıtaya gönderelim. Hem farklı barınma noktaları keşfedelim hem de eğer varsa bu bölgede ki insanları da bir araya toparlayım.''

Dylan'ın söylediklerini bir süre düşündüler.

''Diyelim bizden başka insanlar var, bize katılmak istemezlerse?'' diye sordu Emily. Aslında çok mantıklı bir noktaya parmak basmıştı. Buz devri başladığında insanların çoğunluğu daha sıcak olduğu için ekvatorda toplanırken, yalnız kalmak isteyenler bu bölgeden uzak kalmıştı. 

''İstemeyen katılmaz, öyleyse istedikleri zaman katılabilecekleri bir toplum olduklarını göstermiş oluruz onlara'' dedi Dylan kollarını iki yana açarak. Bu cevap Emily'nin hoşuna gitmişti.

''Hey Dylan! Ekipleri nasıl oluşturacağız? Antartika'ya beni göndereyim deme, yeterince karla boğuştum'' diyerek herkesi güldürdü Jake.

Daha sonrasında kurul ekipler için oldukça hararetli bir tartışmaya başladı...







BİR ASIR SONRAWhere stories live. Discover now