0.0 | sevdamıza

En başından başla
                                    

Göz ucuyla Kaan'ın onu yansıladığını görsem de akıl yaşı 3 olduğu için umursamadım. Bana tahammülü olmadığı gibi benimle iyi geçinen kimseye de tahammülü yoktu.

Bir şey demeden binadan çıktığımda etraf hareketliydi. Havanın güzelliğini değerlendirmek isteyen herkes sokaklara akın etmişti anlaşılan.

Birazdan ben de onlardan biri olacak ve eve yürüyerek gidecektim. Hava soğuk ya da yağmurlu olsa hâlâ ehliyetim olmadığı için ağlaya ağlaya otobüs saatlerine bakardım ki çoğu zaman yaşadığım senaryo bu oluyordu maalesef...

Çantamdan kulaklığımı çıkarıp müzik açacağım esnada gözüm saate kaydı. Henüz erkendi, üstelik midem tamamen boştu. Öğlen yediklerimin tamamını erittiğime emindim ve o boşluğu hissediyordum. Şimdi kim eve gidip yemek yapacak, düşüncesi iyiden iyiye kafama yerleştiğinde rotamı değiştirdim. Hazır dışardayken yiyip gitmek daha mantıklıydı.

Kulaklıklarımı takıp en son dinlediğim şarkılardan birini açtım ve etrafı inceleyerek indim meydana. Müzik dinlediğimden olsa gerek ne ara geldiğimi anlamamıştım bile. Üstelik adımlarım beni direkt olarak uzun zamandır müdavimi olduğum yere götürmüştü, görsel hafıza böyle bir şeydi demek ki...

Behçet Abi'nin Pilavcısı -evet, mekânın ismi buydu- küçük sayılabilecek bir yerdi ama hayatım boyunca yediğim en lezzetli pilavı ve tavuğu burada tatmıştım ben. Evde yaptığım pilavda da tavukta da o kıvamı asla yakalayamıyordum. O lezzet, Kadıköy meydanına geldiğimde asla başka bir dükkâna girmemem için yegâne sebepti.

"Ooo!" dedi beni gören Behçet abi. O kadar sık gelmiştim ki beni tanıyordu artık. "Hoş geldin."

"Hoş buldum, abi." dedim tüm samimiyetimle.

"Buyur geç, ben de hemen getiriyorum tabağını." dedi masaları işaret ederken. Sürekli aynı menüden aldığım için ezberlemişti artık. Körili tavuğunu diğer eserlerine tek geçiyordum.

İçten bir tebessümle "Sağ ol abi." dedim ve işaret ettiği masalardan birine oturdum. Normalde oturacak yer bulamadığımız bu mekânda benden başka kimse yoktu bugün.

"Kimse yok." dedim aklımdakileri dile getirerek. "Nerede bu millet?"

"Daha yeni açtım dükkânı. Birazdan gelmeye başlarlar herhâlde."

"Ya..." dedim merakla. Gevezeliğim tutmuştu. "Hep sabahtan açmıyor muydun?"

"Öyle, öyle de... Hanım biraz hastaydı, onunla ilgilendim. Akşama doğru iyi olmasa hiç açmayacaktım ama zorla gönderdi beni."

"Grip mi?"

İç çekti. "Maalesef."

"Geçmiş olsun."

"Sağ ol kızım," dedikten sonra tabağımı ve içeceğimi getirip önüme bıraktı Behçet abi. Ayranımı çalkalarken "Teşekkürler..." diye mırıldandım bu kez de.

"Afiyet olsun."

Gerçekten de Behçet abinin dediği gibi olmuştu ve birkaç dakika sonra gelmeye başlamıştı müşteriler. Zaten küçük olan mekân iyice dolmaya başladığında daha tabağımı yarılamamıştım bile. Bir anda ses çoğalmış, mekândaki sıcaklık iyiden iyiye artmıştı. Üzerimdeki ceketi çıkarıp sandalyeme astım.

Tam masaya dönmüştüm ki iki tane spor ayakkabı girdi görüş açıma. Fazla takılmadan kaşığımı pilava daldırdım ama hâlâ gitmemişti, dikilmeye devam ediyordu.

"Yer kalmamış da, rahatsız olmazsanız buraya oturabilir miyim?"

Ses garip bir şekilde tanıdıktı. Daha kafamı kaldırmadan refleksle "Tabii oturabilirsiniz." demiştim zaten.

Sonra, bu soruyu bana yönelten kişiyi gördüm.

Altay Bayındır, bildiğimiz Altay Bayındır sandalyeyi çekip tam karşıma otururken yediğim pilav boğazıma kaçmak üzereydi.

🧤

merhabalar merhabalarrr, bayağı uzun bir aranın ardından yeniden beraberiz...

kapağa fazla takılmayın, yakın zamanda değişecek. onun haricinde çok yükselerek başladım bu kurguya ve umarım böyle devam eder 🥺

ilk bölümle ilgili düşüncelerinizi bu satırın altına bırakabilirsiniz 🤝🏻

o zaman... bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
asparagas | altay bayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin