Elimi çekmem üzerine saçlarını hızla birbirine katmıştı. Bilerek yaptığı bu hareket karşısında kayıtsız kalamayarak kıkırdadım.

   "Çok dağılmışlar baksana. Düzeltsene bir kez daha." Sözü üzerine elimi tutarak saçlarının üzerine bıraktığında gülümseyişine karşılık vererek saçlarını düzelttim.

   "Tamam, şimdi gidebiliriz."

***

Girdiğimiz üçüncü mağazaydı ve ben şimdiden yorulmuştum bile. Girdiğimiz ilk mağazada hoşumuza giden bir takım olmadığından girmemizle çıkmamız bir olmuştu. İkinci mağazada ise fiyatlar gereğinden fazla pahalı olduğundan beğendiklerimiz olsa da birkaç mağazaya daha bakmadan hemen karar vermememiz gerektiği konusunda anlaşarak çıkmıştık o mağazadan da.

  "Ömer, şu beyaz takıma baksana bir." Kazağını hafiften çekiştirdiğimde bakışlarımla işaret ettiğim yere baktı.

  "Sade ve şık..." Bakışları beğeniyle bana döndüğünde bakışlarındaki yoğunluğa bir anlam yükleyememiştim.

  Fazla derin bakıyordu...

  "Tıpkı senin gibi." Bir süreliğine bakışları yüzümde gezindi.

  "Öhöm..." Durum devam etseydi cidden yığılıverirdim yere. Mecburen bozmuştum bu anı.

  Romantik anların katilisin, Ümame!

   "Eee, o zaman gel bi konuşalım." Elimden tutarak beni peşinden sürüklediğinde bir çalışanın önünde durduk.

  "Hoş geldiniz, efendim. Size nasıl yardımcı olabilirim?"

   Mobilyacıya geldiğimize göre bizi şu avizeye fırlatabilir ya da avizeden aşağıya sarkıtabilirsiniz.

   İç sesimin verdiği yanıta gözlerimi devirdiğimde Ömer durumu çoktan çalışana anlatmış fiyat üzerinde konuşmaya başlamışlardı bile.

   "Fiyatı da uygun. Senin de fikrin olumluysa alalım mı güzelim?" Başımı salladığımda adres gibi işlemleri de hallettikten sonra çıkışa yürürken birden durup yolunu değiştirdi. Yatağa oturmuş birşeyleri kontrol ederken sadece onu izliyordum.

   "Gözüktüğü gibi rahatmış. İyi iyi, güzel." Gözlerini gözlerime kenetlediğinde bakışlarımı kaçırarak kendimi dışarıya attım.  Ardımdan koşturarak geldiğini kulağımda dolan ayak seslerinden anlayabiliyordum.

   "Hemen de kızarıyorsun ama sen," diyerek yanıma yaklaşmış kızaran yanaklarımı öpmüştü.  Öpücüğüne karşılık sadece gülümsemekle yetinmiştim.

  "Bir yemek yer miyiz?"

  "Yeriz." Gülümseyerek karşı caddede kalan restoranta doğru yürümeye başladık.

  Her geçen gün kendimi ona karşı daha da yakın hissediyordum. Kalbimin içerisinde beslediği sevgi fidanı sevgisiyle besleniyor, büyüyordu. Fidanın kökleriyse benim ona karşı olan bağımı güçlendiriyordu. 

  Sevilmenin hissettirdiği duygular o kadar yoğundu ki diğer duyguları bastırıyordu. Sevgi o kadar baskın bir duyguydu işte...

  Ben Ömer'i seviyorum. Birbirimize olan sevgimizi paylaştırarak büyütüyorduk ve her geçen gün büyüyen bu sevgiyi içimde yaşamaktansa artık dışarıya da vurmak istiyordum.

"Sen ne yemek istersin?" Sorusu üzerine dağılan düşünce bulutlarım beni soyut dünyamdan uzaklaştırmıştı. Çoktan boş bir masaya geçip oturmuşuz ve ben bunu yeni yenu idrak edebiliyordum.

  "Aslında bir beytiye hayır demem." Dudaklarımı ıslatarak cümlemi kurduğumda aç olduğum apaçık belli oluyordu.

  "Bize iki tane beyti ve..." Bakışlarını tekrar bana çevirdiğinde gülümsedim.

  "Ayran."

  "İki tane de ayran." Siparişi vermesi üzerine masanın üzerinde duran elimi tuttu. İlk başta baş parmağıyla tenimi okşadı ardından elimin üzerine dudaklarını değdirerek busesinin izini bıraktı.

  "Seni çok seviyorum, Ümame." Gülümseyerek diğer elimi elinin üzerine koydum.

   "Bende öyle..."

Bölüm Sonu

Selamunaleyküm...
Yeni bölüm sizlerle, umarım beğenirsiniz. 💓

~Verda

Kur-an Kursunun Muallimi ღWhere stories live. Discover now