Elini kolumun üstüne koydu, aşağı yukarı hareket ederek sıvazladıktan sonra da gülümsedi. "Aynı erkek için kavga ettim doğru?" demiştim ama aslında onun ne kastettiğini çok iyi biliyordum.

"Biraz olsun ailemin gözüne girebildiysem sen abimin bilgisayarına sızabildin diye," dedi arkadaşım, yüzünde de buruk bir gülümseyiş vardı. "Kendini hep borçlu hissetmek zorunda değilsin, izin ver biraz da biz vefa görevimizi yerine getirelim Aylin."

Tuttuğum bardağı ben de masanın üstüne bıraktım, ellerimi Yeşim'in yanağına yerleştirip kafasını kendime çektiğimde öpüşüm de gecikmemişti. "Oooo!"

İkimize de ait olmayan erkek sesi odayı doldurdu, saniyeler geçmeden de Gökalp'in poposu ortadaki sehpanın üstünde, elleri de ikimizin bacaklarındaydı. "Bu evde bensiz çok şey yaşanıyor, kendimi dışlanmış hissediyorum."

Üniversite ikinci sınıfken yapmış olduğumuz Erasmusta birlikte yaşamaya alışmıştık. Tekrar memleketimize gelip farklı yerlerde yaşamak zorunda kaldığımızda bundan en çok şikayet eden de Gökalp olmuştu. Eee tabi, alışmıştı bizim yemeklerimizi yemeye. Şimdi bir başına ortalıklarda takılıyor olmak ona iyi gelmiyordu.

"Sen bize ihtiyaç duyuyor musun ki?" Yeşim benim düşüncelerimin tam aksi yönde bir tezle araya girdi. "Ne kızlar gelip gidiyordur o pislik yuvası bar odasına kim bilir."

"Harbi giriyorlar mı?" Sesim şaşırmış çıkıyordu çünkü ben temizlik sevdiğimden Gökalp'in kaldığı barın üst katını görmeye gitmemiştim bile. Barın her yeri leş gibiydi, pis pis de kokuyordu. Odalarını düşünemiyordum.

"O nereden çıktı?" Gökalp gerçekten de kızlarla işi yokmuşçasına kaşlarını kaldırdı. "Ya hadi sen de yeme bizi, geçen Akif seni sarışın bir kızla odaya çıkarken görmüş."

Vay anasını. "Ben de burada evsiz arkadaşına üzülüyor diye kendi kendime triplere giriyorum."

Gökalp göz devirdi, üstündeki ceketini çıkartıp koltuğun üstüne attığında da "O Akif bir gün elimde kalacak," demişti. "Milattan önceki şeyleri ısıtıp ısıtıp ortaya çıkartıyor."

"Milattan önce senin için iki hafta öncesine mi tekabül ediyordu ya?" Yeşim güldü ve beni dürtüp devam etti. "Erkekler çağ dışı varlıklardır tezi doğru herhalde."

"Boş verin şimdi benim odamı da gelen gideni de," dedi Gökalp, "Sen hala düzgün bir ev bulamadın mı?"

Üzüntüyle kafamı iki yana salladım, aslında bugün birçok yeni ilan bildirimi gelmişti ama fiyatlar istediğim gibi değildi. "Biraz daha savcı beyi rahatsız edersem beni evden kovacak bence. Her fırsatta Yeşim'in ondan daha iyi olacağını söylüyorum."

Gerçekten de her akşam yemeğinde bunları söylüyordum. Yeşim'in abisi savcıydı ve ailedeki tüm değeri tek başına görüyordu. Bana kalırsa bundan baya da hoşnuttu, ben Yeşim'i övdüğüm zaman suratının düşmesine de ayrıca tilt olmaya başlamıştım. Aralarındaki asıl problemi hiçbir zaman öğrenmemiştim, sorma gereği de duymuyordum ama gerilim had safhadaydı.

Şeytan diyordu ki gir bilgisayarına, tüm dosyalarını çal, bilgileri sat millete başı belaya girsin.

"Benim yanımdaki oda boş diyorum, inat etme." Gökalp'e samimiyetten yoksun bir tavırla gülümsedim. "Ya ya, geleyim de orada ömrüm kısa olsun. Mikrop içinde her yer, o yatakta uyumayı bırak oturamam. Kırk gün kırk gece çamaşır suyu döksem yine banyosuna giremem, yatağı falan hiç söylemiyorum. Kim bilir kimler-" İğrendiğim için susup, yüzümü buruşturdum.

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now