7. "Yedi Dakika."

Start from the beginning
                                    

“Yapmak zorunda değilsin.” dedi. Bunu nasıl söylerdi?

Hislerimi, beni ben eden her şeyi zihnimin kapısını önüne kovaladım. Bir hayat söz konusuydu ve o hayat, dakikalar önce hayatını kurtarmıştı. Yapmak zorunda olduğumu biliyordum ama bunu ona şimdilik söyleyemedim.

Düşünüyordu. Uzun uzun düşündü. O kadar fazla düşündü ki, şakağında şişen damarları zayıf loş ışığa rağmen gözüme ilişebildi.

Yatağının üzerinde asılı olan analog saate baktım. Çerçevesi siyahtı. Camının bir parçası kırıktı. Sadece yirmi dakikasının kaldığını gösteriyordu.

Yapabilirim, diye geçirdim içimden. Bu kez Cihangir için; sadece hayatımı kurtardığı için değil, insan olduğu için…

"Cihangir…." Sesim loş ışıktan sekerek ona ulaştığında, hiç tepki vermedi. "Cihangir," dedim, daha güçlü çıkması için gayret ettiğim sesimle. "Zamanımız sona ermek üzere…"

Bu, onun için hazır olduğum anlamına geliyordu.

Hazır mıydım?

Bunu düşünmemiştim. Hiç. Ne şimdi ne de hayatımın başka bir zamanında…

Birkaç flörtüm olmuştu. Biri elimi tutmuştu. Geçen senede kalan biri dudağımın kenarından öpmüştü. O öpücüğün üzerine haftalarca düşünmüştüm. Defalarca o ana dönmüştüm. Sonunda bir şey hissetmediğime karar vererek o çocuktan ayrılmış ve hayatıma kimseyi almamıştım.

Onları düşünmek daha iyi hissettirmedi. Bu başkaydı.

Bambaşkaydı.

Cihangir'i tanımıyordum. Ona farklı bir gözle bakmamıştım. O, yalnızca benim bu adaletsiz oyundaki oyun arkadaşımdı. Elini tutmamıştım, gözlerine yakından bakmamıştım, onu hiç öpmemiştim.

Şimdi sevişmek zorundaydım.

"Kendimizi tatmin edelim?"

Birden ortaya saçtığı öneri zihnimde ufak çaplı bir sarsıntıya sebep oldu. "Ne?"

"Anlamadın mı?" Başını kaldırıp bana baktı, gözlerinin kızardığını fark ettim.

"Ama… Bedenlerimizde bir çip var ve salgılanan her hormonun değerini o adama iletiyor. Bu… Bir risk."

Büyük bir risk.

"Aynı hormon salgılanacak. Ona istediğini vereceğiz."

Tanrım. Bundan nasıl emin olabilirdik ki?

"Olmaz. Daha önce yapmadım." Bunu söylerken cesaretimi toplamıştım, bakışlarımı ondan kaçırmıştım.

Bedeni yavaşça ve tamamen bana döndü. "Yoksa…" Kaşları aşağı indi, şimdi bakışlarında anlamaya çalışan bir ifade vardı. "Sen daha önce…"

"Evet." Başkalarımı kaçırdığım yerden almadım. "Bunu daha fazla sorgula-"

Ayağa kalktı. "Bakire olduğunu mu söylüyorsun?"

Nasıl yaptım bilmiyorum ama gözlerimi gözleriyle buluşturabildim. "Garip mi?"

Yaklaşırken, yoğun bir utanç dalgası üzerime doğru hamle yapmak üzereydi. "Garip olan, şu durumda benimle birlikte olmayı bu kadar kolay kabul etmen."

GERİYE KALANLAR "Oyna Ya Da Öl" 🎭 Where stories live. Discover now