Babamın Radyosu

19 3 2
                                    

Çocukluğum hep aynı seslerin kakafonisinde geçti ; annemin tabak çanak tıkırtısı, babaannemin dikiş makinesinin sesi , dedemin yaşlılığın getirdiği mırıltılı uyuklamaları ve de babamın radyosunun her akşam bizlere sunduğu haberlerin başlama melodisi.
O zamanlar bilmiyordum tabi , babamın neden radyosunu salonun en değerli köşesine koyduğunu.
Yaş ilerleyip , yaşanmışlıklarla beraber geçmişe daha geniş perspektiften bakmayı öğrendikçe ve dahası dünya dediğimiz bu geniş ummanı okumayı becerebildikçe , hatırladığım  her anının , hayatımın mihenk  taşı olduğunu idrak ediyorum.
Anadolu'nun küçük bir ilçesinde yaşayan ailemin sahip oldukları ile büyüdüm; iki katlı bahçeli bir ev , birkaç hayvan , pazardan almaya gerek kalmayıp , evimize yetecek kadar sebze- meyve veren minik bir bostan. Yani bugün için fakir denilebilecek , gönlü zengin ailenin kızı.
O günden bu günlere gelene kadar bizi biz yapan , yaşadıklarımızsa ; iyi ki yaşamışım dediklerimle dolu heybem.
Babam ...
Ah babam!
Sesinin her tonunun ayrı anlamlar taşıdığı er kişi , örnekliğim , babayiğidim.
Yorgun argın , hademeliğini yaptığı kasabanın Kaymakamlığındaki işinden eve döndüğünde heyecanla kapıda karşılardık onu. Çoğu zaman elleri kolları dolu  , bana şekerlerimi , anneme eve gerekli öteberiyi , aile büyüklerimize kendilerine hürmet edildiğini hatırlatacak küçük şeyleri ihmal etmezdi;  evimizin direği canım babamız.
Bilmem anladınız mı tek çocuk olarak büyüdüğü mü ? Kardeşim , ablam , abim olmadı,  ama ailem oldu şimdilerde minnetle andığım.
Babam , annem başka çocukları olmasını istedikleri halde - ki ara ara kulak misafir olduğum konuşmalardan biliyorum - onların gözünde çok kıymetli ve değerliydim her zaman hatta çoğu zaman haddinden fazla da...
Nerede kalmıştım ?
Evet , akşam yemeği yenip , çaydanlıkta  gürül gürül yanan sobanın üstüne kondumu , başlardı bizim salon dediğimiz iki sedirli odamızda cümbüş. Yatmak için kullanmadığımız bu oda haricinde,  iki tane de divanlı odamız vardı ki hani derler ya iki oda bakla sofa ; işte kimine göre küçük sayılacak sıcacık evim hala burnumda tüter.
Konuyu dağıtmakta da üzerime yok hani...
Cümbüş diyerek babamın değerli radyosunda dinlediğimiz tiyatro saatinden bahsediyorum. Haberler bitip , günün içinde olan bitenler öğrenilip , biraz kızıp , çokça üzünülüp , ah vahlar ile bu ülkenin hali ne olacak denildikten sonra çayların sıcaklığında mevsime göre mısır patlağı , kestane , çeşit çeşit meyveler eşliğinde heyecanla ve de pür dikkat dinlerdik radyo tiyatrosunu.
O zamanların tek lüksü olan radyomuz, bizi bir araya getiren yorgunluklarımızı unutturan , aynı şeylere gülüp aynı şeylere üzüldüğümüz vakitlerin gizli sırrı , büyülü değneğiydi.
Bugün baktığımda elimizdeki onlarca teknolojik aletin hiç biri bir radyo kadar değerli değil gözümde.
Kıymet bilmenin adı , babamın salonun ortasına koydurduğu radyodur ; nedenini şimdilerde çok daha iyi anladığım...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 20, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Babam ve RadyosuWhere stories live. Discover now