5

936 21 3
                                    

Gece yarısı gök gürültüsünün çıkardığı ses ile uyanır Derya. Gözlerini yarımyamalak açtığı an öyle bir şimşek çakmıştır ki evin içi bile aydınlanmıştır ve gözleri kocaman açılır. Gözlerini camdan çekmeden Önder'i dürtükler.

"Önder.. Önder kalk. Önderr!"

Önder bir anda sıçrayarak uyanır.

"Güzelim.. ne oldu?" diye sorar gözlerini tam açmadan.

"Çok kötü şimşek çakıyor."

"E normal sevgilim hadi yat uyu sabah yola çıkacağız." diyip kafasını tekrar yastığa gömer ve ellerini Derya'nın beline sarar.

"Ya Önder anlamıyor musun?"

"Ne anlamam gerekiyor güzelim?" diyerek kafasını tekrar kaldırıp yana eğerek Deryaya bakar.

"Ya korkuyorum işte."

"Korkuyor musun? Sen korkuyorsun. Koskoca Derya Öztürk korkuyor." der şaşırarak.

"Evet korkuyorum. Bende insanım sonuç olarak."

"Tamam bitanem korkulacak bir şey yok." diyerek sıkıca Deryaya sarılır.

Kulağına doğru eğilip fısıldayarak "Ben senin yanındayken hiçbir şeyden korkma." der ve saçlarını okşayıp öper. Derya bu hareketlerle az da olsa sakinlemiştir.

"Uyuyabilir miyiz artık güzelim?"

"Uyu sen bende deneyeceğim."

"Sen uyuyana kadar bende uyumam." der ama ilk uyuyan o olur.

Derya sinirle "Sözde ben uyuyana kadar uyumayacaktı."diye söylenir.

Önder mırıldanarak "Uyumadım yalnız ben." der.
"Aman iyi. Sus hadi."

Önder hiçbir şey demez ve bu sefer tamamen uykuya dalar. Derya ise bir gözü açık bir gözü kapalı duruyordur. Çocukluğundan beri çok korkuyordur şimşek çakmasından. Belki babasının balıkçı olmasında bunun etkisi vardır. Ama ne zaman korksa onu sakinleştirip uyutanda babasıdır. Tekrar evin içini aydınlatacak derecede çakınca yorganı başına kadar çeker ve kafasını Önder'in boynuna gömer. Önder ise hafifçe gülerek sıkıca sarılır. Derya zar zor uyur.

Sabah Derya, Önder'den önce uyanır. Başını eline dayayıp sevdiği adamı izler. Dün kendisine söylediği bütün iltifatlar aslında kendisine de cuk oturuyor diye düşünür. Elini yavaşça yüzünün her noktasında gezdirir. Daha sonra dudağının kenarındaki yaranın üzerinde durur ve baş parmağıyla okşar. Bir süre öylece durup yarasına bakarak düşünür. Başlarına gelecek her şeyi biliyordur ve korkuyordur. Ve hayatında ilk defa korktuğunu hiç çekinmeden birisine söyleyebildiğini fark eder. Yıllardır korkmayı, ağlamayı kendine yasakladığını düşünür. Ama buna mecburdur. Çünkü korktuğunda onu koruyacak, ağladığında göz yaşlarını silecek bir babası yoktur yanında ve her şeye rağmen güçlü olması gerektiği bir oğlu vardır. Onca şeyin içindeki tek dayanağı olmuştur o. Şimdi ise korktuğunda onu koruyan, ağladığında göz yaşlarını silen, yüzünü güldüren ve yanında güçlü olmak zorunda olmadığı bir adam vardır hayatında. Daha yazın Vefa öldükten sonra bir ölüm üç doğum dediğini hatırlar. Vefa'nın ölümü sadece o 3 çocuğu değil Derya ve Önder'in kalbini de hayata döndürmüştür. Unutmaya yüz tutulmuş bütün duyguları tekrar hatırlamışlardır. Derya düşüncelerinden parmak uçlarında hissettiği sıcaklı çıkar. Önder uyanmış dudağının yanında olan elin parmaklarını tek tek öpüyordur. Derya yanaklarından süzülen yaşları silerek gülümser. Önder bunu fark eder ve yatakta doğrulur.

"Güzelim neden ağlıyorsun sen?"

"Aklıma bir şey geldi dalıp gitmişim."

"Ne geldi aklına?"

Gül GüzeliWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu