44.BÖLÜM: "KADEHE DÖKÜLEN GERÇEKLER''

En başından başla
                                    

Ablam duraksadığımı fark etse de bozuntuya vermedi. "Yaşasaydılar babam bin kez arardı beni, bilmiyorum belki de gerçekten özlemiştir. Sonuçta seninle yıllar sonra yeniden barıştı.''

Kadehleride indirdim ve hepsini tepsiye yerleştirdim. "Bakalım,'' deyip salona doğru ilerledim. Annem omzunun üstünden bana baktı ve tebessüm etti. Aynı şekilde karşılık verdiğimde tepsiyi sehpanın üzerine bırakmıştım bile. Masa örtüsünü sererken bu garip sessizliği bozmak adına sohbet başlattım.

"Yolculuğun nasıl geçti anne?'' diye sordum, aynı zamanda da tabakları yerleştiriyordum.

"Siz gençler gibi dinamik değilim kızım, yoruldum.'' Güldü.

"A-a,'' dedim annemi mutlu etmek adına. "En fazla otuz varsanız hanımefendi, ne yorulması?"

Daha içten ve daha derin güldüğünde kafamın içindeki kalbi kırık kızın gözleri doldu.

"Biz ağlarken arkasına bakmadan gitti, ne uğruna?''

Kulaklarımı kapatma isteğiyle yanıp tutuşurken sertçe yutkundum. Bu efsunkâr anı o kadar çok hayal etmiştim ki... Kafamın içinde yaşayan kızın bozmasını istemedim.

"Sen güldür, Buğlem. Sen onun gönlünü hoş et, elbet hepsi ayaklarına dolanacak ve seni yerle yeksan edecek. Bu defa hiç kalkamayacaksın.''

"Güzel kızım,'' dedi annem. Kız perdeyi kapayıp içeriye kaçtı.

Kadehleri de yerleştirdikten sonra mutfağa geri döndüm. Kalbim öyle sağlam vuruyordu ki göğsüme, bir an göğüs kafesimi parçalayacak esaretten kurtulacak ve bana sağlam bir tokat savuracak gibi hissediyordum.

Ablam yemeği sofraya götürürken salatayı ve ekmeği alıp bende arkasından gittim. Garip bir hüzün çöktü yüreğimin tam ortasına, öyle ağırdı ki altında enkaza dönüşüyordum fakat kimse farkına varmıyordu.

Ablam yemeği servis ederken annemle karşılıklı oturduk, gözlerimiz birbirine mühürlenmiş gibiydi. Annemin gözlerinde sakladığı şefkati görmek, o saf sevgiyi yıllar sonra canlı hissetmek, içimdeki ağırlı bir nebze de olsa yerinden kıpırdattı ve ben nefes aldım.

"Babam nasıl anne?'' diye sordu ablam.

Annemin gözleri titredi. "İyi.''

Ablamla birbirimize kaydı bakışlarımız, bir şeyler olduğu kesindi ama biz olan şeyler hakkında fikir sahibi değildik.

"Yani,'' dedi annem ve kırmızı şarabından bir yudum aldı. Ablam servisi bitirip yerine oturdu.

"Yani?'' dedi ablam sorgularcasına. Bense konu babama gelince susuyor, konuşmuyordum. Tüm ibarelerim tutuşuyor zihnimde, onu tasvir edecek bir kelime benim lügatimde bulunmuyordu. Masada oturan bedenim, dışarıdan izleyen ruhumdu.

Damağıma yayılan sevgisizliğin tadını dağıtmak adına şarabımdan bir yudum aldım bende. Gözlerim pencereden içeriye süzülen karanlığa ilişti, bir müddet geceyi seyrettim. Sahi, ne zaman karanlık yutmuştu gökyüzünü?

"Babanızın hayatında sanırım başka bir kadın var.''

Kulaklarımda yankılanan cümleyle kahverengi gözlerimi dehşetle anneme çevirdim. Bunu söyledikten hemen sonra acı dolan kehribar rengi gözlerini yemeğine sabitlemişti.

"Ne?'' Bu tepki ablamın dudaklarından şaşkınlıkla döküldüğünde sessizce dinleyen yine bendim.

Alfabem cayır cayır yanıyordu, ne diyeceğimi bilmiyor ve bu tepkisizliğimin üzerime çığ gibi devrilmesini izliyordum.

ACININ BÜYÜTTÜĞÜ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin