2.BÖLÜM

1.6K 76 0
                                    

"Ohh be ne zamandır şöyle seninle oturup yemek yememiştik."

Dediği şeye gülümseyip kafamı sallarken o da başımı okşamıştı. Yaptığı hareket karnımın kasılmasına sebep olurken sahte kızgınlıkla "Her seferinde bunu yapıyosun saçım bozuluyor yapma ."

O dediğim şeye gülerken"Sus be sanki hoşuna gitmiyo."

Haklıydı bana her dokunduğunda daha fazlasını istiyordum ama bunu bilen sadece bendim.

"Küçükken başını okşamamı çok severdin her seferinde zorla elimi tutup başını okşattırırdın."

"Yooo ben hiç öyle bir şey hatırlamıyorum."

"Sen hatırlama ben dün gibi hatırlıyorum ya yeter o."

Söylediği her kelime kalbime kazınıyordu ama onun bilmesine gerek yoktu ben bilsem yeterdi.

"Eee akşama geliyosun değil mi?"dedi .

"Nereye geliyormuşum ben?"

Hiçbir şeyden haberim yoktu sadece yüzüne bakıyordum.

"Akşama bize geliyorsunuz işte. Aylinler siz biz hep beraber yemek yicez."

O kadının ismini duymak bile sinirimi alt üst etse de karşımda Fırat varken kendimi tutmak zorundaydım.

"Neden toplanıyoruz akşam."dedim.

"Aylin istedi de ,uzun zamandır böyle akşam yemeği planlıyordu tatilden gelince yapalım dedik."

Sırf Aylin  istediği için mi gidecektim oraya .

"Ne o Aylin hanım okuma yazmayı söktü de onu mu kutlucaz."dedim alayla.

"Ya uğraşma işte kızla sen küçükken de böyleydin kimle çıksam asla anlaşamazdın."

Ben herkesle anlaşırım senin kız arkadaşların istisnaydı sadece.

"Gelmicek misin ?"

"Bilmiyorum ya işlerim de var ."

"Berk beni delirtme gelinecek o yemeğe."

Daha da delirtmek için uğaraşmaya  karar verdim."Niye benim nişanlım mı sanki ayrıca benim ne işim var o kadar insanın arasında." Dediğim şeyle gözleri büyüdü.

"Öyle mi oldu şimdi. Berk çok ciddiyim yemeğe gelmezsen seni döverim. Benim böyle yemeklerde gerildiğimi bilmiyor musun ? Sen olursan daha rahat olurum hem de sıkılmam."

O böyle bana ne derse desin yapacağımı biliyordum."Madem bu kadar yalvardın geleyim bari"

Elleriyle kafamı tutup yanaklarımdan öpmeye çalışırken ben de onu itmeye çalışıyordum.

"Fırat bı dur herkes bize bakıyor." Dedim telaşla.

"Oğlum kötü bişey yapmıyoruz ki iki arkadaş oturmuş şakalaşıyoruz."

Arkadaş kelimesi ne kadar canımı yaksada yok saymaya çalıştım onunla bu şekilde olmam bile yeterdi ya da kendimi buna inandırmaya çalışıyordum.

**********************************

Ne kadar buraya gelmeyi istemesemde kapının önünde olduğum değişmez bir gerçekti.

"Ooo hoşgeldin Berk'cim "

Beni kapıda karşılayan Fırat'ın annesi Gülperi teyze ve Ahmet amcaydı.
Beni hiçbir zaman Fırat'dan ayırmaz kendi çocukları gibi severlerdi.
Ben de onlar annem ve babam gibi görürdüm. Onları görünce kocaman gülümsedim ve elimdeki pastayı ve gülleri Gülperi teyzeye verdim.

"Berk niye zahmet ettin oğlum gelmen yeterdi. Çok güzel çiçekler bunlar."

Hizmetliye seslendi. Gülperi teyze gerçekten hediyelere çok önem verirdi. Çiçeklerin solmaması için onları suya koymasını rica etti.

"Ayşe kızım bu güzel buketi lütfen suya koy."

"Peki efendim."

" Ayakta kaldın oğlum hadi içeri geçelim." dedi Ahmet amca

"Daha Fırat gelmemiş galiba değil mi Ahmet amca."

" Yok oğlum gelmedi . Zaten bir kere işi zamanında yapsa her şeyi üzerine yapcam ."

Dediği şeye gülerken oturup sohbet etmeye başladık. Gerçekten Ahmet amcanın sohbeti aşırı sarıyordu.
Onunla konuşurken bütün yorgunluğum gidiyordu.

Biz koyu sohbete dalmışken zil çaldı. Gelen büyük ihtimalle babamlardı. Ben herkesten önce çıkıp buraya gelmiştim çünkü yolda babamın bana söyleyeceği zırvalıkları dinlemek istemiyordum.

Babam ve annem geldikten sonra herkes sohbet edip gülüşüyorlardı . Zaman ne kadar geçerse o kadar onu görmek istiyordum.

Bugün sırf o bana yakıstırdığı için aldığı saati takmıştım.
Üzerimde siyah bir gömlek altıma ise kumaş siyah bir pantolon vardı. Babam böyle davetlere  bile takım elbise giymem gerektiğini söylerdi ancak ben tüm gün takım elbise giydiğim için giymek istemiyordum ama en azından gömlek ve pantolon giymem gerekiyordu.

Kapı çaldı ve ayağa kalktım herkes gibi. Gelen Fırat ve Aylin'di el ele gelmişlerdi.

Bunda şaşılacak hiçbir şeyin olmadığını bildiğim halde alışamıyordum bu görüntüye .

Onu birçok kişiyle el ele dudak dudağa görmüştüm ve her seferinde sanki ilk defa görüyormuş gibi kalbime acı saplanıyordu. Yıllar geçse de evlense bile bu hep böyle olacaktı benim için .

Üzerinde Aylin'in seçtiğini düşündüğüm gri takım elbisesi vardı. Çok sıkıldığı için bağrını açık bırakmış elindeki ceketi hizmetliye verip kollarını kıvırdığı için kollarında ki dövmeleriyle babasının nefret ettiği ama takmakan asla vazgeçmediği küpeleriyle müthiş görünüyordu.

Onunla aynı renk etek üzerine beyaz crop onun üstüne de eteğin rengi olan gri renkte bir ceket giyen Aylin ile gerçekten çift gibi duruyorlardı .

Kendimi onun yerine koymaktan alamadım. Gerçekten ben onun yanına Aylin kadar yakışır mıydım diye düşündüm. Galiba yakışmazdım. Benim gibi iri biri yerine Aylin gibi  minyon biri daha çok yakışırdı .

"Berk... Berk... Berk..."

Kolumun hızlıca sarsılmasıyla düşüncelerinden sıyrıldım ve kim olduğuna baktım

"Oğlum sabahtan beri sesleniyorum ne düşünüyorsun da beni bile duymadın."

Gördüğüm yüzle kendime gelince gülümsedim. Belki bu kapıdan içeri el ele hiç girmiyecektim ama onun deniz mavisi gözleri beni hep görecekti.

" Bı email vardı da göndermem gereken ,onu gönderip göndermediğimi düşünüyordum. Kusura bakma ."

" Yok oğlum , bişey var zannettim."

Onun benim için endişelenmesi bile beni mutlu ediyordu.

"Sorun yok hadi biz de sofraya geçelim."

Eliyle sırtımı pat patladıktan sonra yüzümü süzüp gülümsedi

"Peki gidelim madem."

FIRAT / bxb    Where stories live. Discover now