Bir kumar masasına koyulmayacak kadar değerliydi.

Ama artık geç kalmıştım. Kartlar açılmış , bir masa etrafında beş kişi sırayla her birimiz ortaya kendimize ait değerli bir eşyayı bırakmaya başladık. Artırma başladığı anda birisi bileğindeki saati koydu. Pahalı bir saatti , dedesinden kalma antika bir saat olduğunu söyledi. Diğeri küpelerini çıkardı büyük büyük annelerinden kalma olduğunu söyledi. Bu böyle sırayla bronş ve pırlanta bir kolye bir saatle devam etti. Hepsinin ortak paydası da büyüklerinden , ailelerinden kalmış olmasıydı.

Benim peki neyim vardı bu masaya koyacak?

Uğur 'un duygusuzca evden çıkmadan elime tutuşturduğu annesinden kalma bir yüzük mü?

O kadın benim neyimdi?

Hiçbir şeyim.

Ondan bana kalmamıştı , ondan öz torununa kalmıştı ama Uğur'un çocuğu olmayınca o yüzük de değersizleşmişti.

Bu yüzden kolayca verebilmişti.

Peki bu insanlar nasıl bu kadar kolay vazgeçebilmişlerdi?

Bu masadakiler ve elimde tuttuğum yüzük , bu kadar kolay mıydı bu insanlar için ailelerinden hatıra bir parçayı kumar masasına koymak?

Ben yapamazdım. Elimdeki yüzük bile aslında bana ait değilken bu masaya koymak istemiyordum. Bir de düşünsenize gerçekten bana ait bir parçayı bu masaya koyduğumu , nasıl yapardım. Yıllarca her ayna karşısına geçtiğimde kendime sorduğum tek bir soru vardı.

Acaba saç rengim kime benziyor?

Acaba göz rengimi kimden aldım?

Ben en çok kime benziyorum?

Ben bu soruların cevaplarını kendimde , ailemden bir parça arayarak vermeye çalışırdım. Peki ya bu insanlar hem ailelerinden parça taşıdığını biliyorlar, hem de onların hatıralarını kumar masasına koyuyorlardı.

Yenecektim.

Kendilerine belki çok güveniyorlardı ama beni Uğur yetiştirmişti. Benim bu oyunda yenildiğim sefer bir elin parmaklarını bile geçmezdi. Benim bu masada yenilme gibi bir şansım yoktu. Hiçbir zaman olmamıştı.

Kaybedeceklerdi.

Ailelerinden , büyüklerinden kalan belki de son hatıraları kaybedeceklerdi. Hiç birinin mi umurunda değildi? Yahu ne için , biraz daha para ve değerli iki parça şey için mi? Değer miydi?

Değerdi.

Onlar için kaybedecekleri iki parça eşya göz doyurmazdı. Doyurmadı da. O gece , o masadan kimse kalkmadı. Her elde bir kişi azaldı ama diğerleri korkarak geri bile çekilmedi. Çünkü bu masada ki kimse maneviyata önem vermiyordu. Hiçbiri için büyüklerinden kalan bu son hatıralar önemli değildi. Bir aileye sahiptiler ama önemini bilemeyecek kadar da zavallıydılar.

Kazandım.

Elimdeki son kartlarımı da ortaya bıraktığımda hepsinin gözünün içine ifadesizce tek tek baktım. Orada bir üzüntü aradım. Orada ufacıkta olsa bir pişmanlık aradım. Dördünde sadece kaybettikleri için hırs vardı. Sadece genç bir kadın babaannesinden kalmış bronşa bakarak sessizce göz yaşı döküyordu. Belki kimse görmeden silmeye çalışmıştı ama ben gördüm , aktı o göz yaşı.

Sessizce , fısıldayarak ona doğru eğildim. Neden yaptın dedim. Neden senin için ailenin bir parçasını temsil eden bu zümrütten bronşu bu masaya koydun?

KAYIP PARÇA (ASKIDA)Where stories live. Discover now