"Baba, doğru mudur, emin misin?" Mizgin sormadan edememişti. Tamam durumları kötüydü amma bu kadar mı?

"He oğlum, yanaş şuraya." Şirvan bir şey demeden durdurdu aracı. İndiler tek tek etrafa garip bakışlar atarken. Agir Ağa "Kimseyi gücendirmeyin sakın ha!" diye uyarıp kapıya vurdu. Hacer Hanımda yanına geçti hemencecik.

Kapıyı, Mizgin yaşında bir adam açtı bekletmeden. "Hoşgeldiniz ağam." Saygılı tavrı ile Ağır Ağa'nın eline uzandı amma adam "Varolasın oğlum." diyip geri çevirdi elini öpmemesi için. Ardında gençce bir kadın yanında ise gelinim diye ilk günden kafaya koyduğu kız vardı.

Nalin coşkulu sesi ile "Hoşgeldiniz!" derken Ariya kuru bir sesle içeri buyur etti onları.

Yasin, Agir Ağaya yön göstermek için önden girmişti. Hacer Hanım genç kızı süzerken bir oğluna bir kıza içindeki endişe ile baktı. Kupkuru kız, dedi içinden. Yüzü güzeldi amma çok zayıfça kalmıştı, birde boyu oğlundan hayli kısaydı. Oğlu ise uzunca kalıplı bir adamdı. Neyse dedi içinden, kız büyüyene değin yatağına sokmam oğlanın.

Ariya, yengesinin kolunu çimdiklemesi ile Hacer Hanımın eline uzanıp öptü. Hacer Hanım içten bir gülüşle içeri geçti kocasının peşinden.

Mizgin, ağabeyini sona bırakmak için aynı anasının babasının yaptığı gibi pabuçlarını çıkarıp Nalin'e de müstakbel yengesine de bakmadan "Hayırlı akşamlar." deyip geçti içeri.

"Hayırlı akşamlar."

Şirvan, anası ile babasının ayakkabı indirmesini umursamadan elindeki çiçekle çikolatayı kızın eline tutuşturup kilime basarak içeri girdi.

Çıkartmamıştı.

Hacer Hanım, kocası durumları kötü diyince bu kadarını hayal edememişti. Duvarlar rutubet tutmuş, minderlerin kenarlarının püskülleri saçak saçak olmuş içler acısı vaziyetteydi.

Ariya, etrafı inceleyen her bakışta utançtan yerin dibine giriyordu. Yasin'de kardeşine yaşattığı bu mahcubiyet için üzülüyordu.

Çalıştıkları, karınlarını zor doyuruyordu ki başka bir şeye el atabilsinler. Hep günü geçirseler şükrederlerdi çünkü kıt kanaat geçiniyorlardı.

Yasin ile Agir ağa, sakin bir şekilde başlattığı konuşmayı derinleştirirken Nalin'de Hacer Hanım ile konuşmaya başladı.

Şirvan, gördüğü her detayda biraz daha içi acırken sabah kıza herkesin içinde yaptığı şeyi düşündü. Öfkesine yenik düşmüştü. İçinde bir yerde ufak bir sızı oluştu ama hemen bastırdı.

"Bir su ver hele kızım." Ariya beklemeden mutfağa girip su getirdi demir bardakta. Cam bardağa para mı yetişirdi? Agir Ağa, hiç büyüklenmeden suyunu içip "Şu verenlerin çok olsun kızım" dedi.

Herkes oturmuş Ariya yengesinin kahve yap demesini bekliyordu. Anası ağabeyi ile yengesinin odasındaki döşekte uyuyordu. İlk akşamdan kendini uykuya verince, ağabeyi "Rahatsız olmasın anam." diyerek odalarına götürmüştü rahat uyusun diye. Ne çok zoruna gitmişti bu durumda genç kızın ama bir şey diyememişti hasta anasına.

Yengesi kaş göz ile kahve yap deyince mutfağa geçip bugüne özel komşudan aldıkları fincanları dizdi. Evlerinde fincan olmamıştı hiç, kahve içmezlerdi zaten, lükse giriyordu onlar için.

Tepsiyi hazır ettiğinde kahveleri katıp herkesin sessizce oturduğu salonda sırası ile dağıttı. En son Şirvan Ağa'ya vermişti. Elinde tepsi ile geri çekilip ayakta beklemeye devam etti.

Şirvan kahveden ilk yudumu alırken o kadar emindi ki tuz boca edilmiş olduğundan. Oysa kahve sadece şekerliydi, tek sorun o acı içerdi.

Kıza dönüp baktı ikinci kez, yine eski birkaç paçavra vardı üstünde amma yüzü güzeldi. Bunu ilk bakışta anlamıştı. Cılız, güçsüz, narin bir şekil çiziyordu zihninde.

Bir Bebek ÖzlemindeWhere stories live. Discover now