BÖLÜM -2

52.4K 2.2K 247
                                    

➰➿➰

Sessizce önünden geçtiği salondan ağabeyinin yükselen sesini işitmesi ile irkildi genç kız. En ufak seste bile ürken, oldukça narin bir yapısı vardı. Ağabeyi yengesine bağırıyordu. Daha önce hiç şahit olmamıştı aralarında en ufak bir tartışmaya bile. Şimdi oldukça şaşırmış ve üzülmüştü.

İstemese bile şahit oldu ağabeyinin ne dediğine. "Ne dersin Nalin sen? Kız daha on yedisinde!" Kendisi hakkında konuştuklarını anlamamak mümkün değildi.

Ağabeyinin, kendi hakkında neye sinirlendiğini duymak için bekledi. Dinlemeye devam etti, normalde olsa asla yapmazdı ama önemliydi belli ki. "Yasin bak çok zenginler diyom, hem ananı tedavi ettirmek için para lazım gelmez mi?" Yengesi konuşurken kaşları çatıldı. "Başlık parası ister ananı en iyi doktorlara götürürüz. Ariya'da ister bunu." Ağabeyi susunca yüreği ağzına geldi.

Çok da saf sayılmazdı, anlamıştı yengesinin ona görücü geldiğini ağabeyine söylediğini. "Nalin, kafamı karıştırma! El kadar kız koskoca Şirvan Ağaya kadınlık edebilir mi hiç?"

Şirvan Ağa mı?

Tanıdığı tek bir Şirvan Ağa vardı. O da...

Şirvan Koçbey'di.

Ona mı istemişlerdi kendini? Şaşırdı genç kız, adamın köylünün dilinden de genç kızların rüyalarından da düşmediğini biliyordu. Onu bir kez uzaktan görmüştü.

Kocamandı.

Başka nasıl anlatabilirdi ki?

Hem bugüne değin öyle kudretli, vicdansız bir adam gördüğünü hatırlamıyordu. Tarladan gözünün önünde bir adamı kovmuş, üstelik adam ayaklarına kapanınca tekme ile hırpalamıştı. Mazluma kıyılır mıydı hiç?

Kabul etmeliydi ki; yürek hoplatan, kara kaşlı, kara gözlü, heybetli bir adamdı. Fakat kendisini yanına konduramıyordu, onun eti ne budu neydi ki Şirvan Ağa'nın yanına yaraşsın?

Hayal dahi edemezdi kockoca ağanın kendisini isteteceğini, üstelik bir kere dönüp bakmamıştı ki kendisi de meraktan bakmıştı. Diğerleri gibi ağzının suyu akarak değil, görmek için bakmıştı adını sıklıkla duyduğu adamı.

Ariya'nın kendilerini dinlediğini gören Nalin kızın aklına girmekte bulmuştu çareyi. Hem kötü bir şey değildi ki, kız iyi bir kapıya gidecekti. Hayatı kurtulurdu.

"Gelsene Ariya."

Ağabeyi ve yengesinin bakışının odağı olunca gerildi bedeni. Ellerini önünde kenetleyip baş parmağı ile oynamaya başladı.

Ağabeyi, onun içine kapanık ve uysal haline annesi kütürüm kaldığından beri yabancı değildi. Önceleri ne neşesi sönerdi ne ağzı dururdu küçük kardeşinin. Ariya, hep narin bir çocuktu fakat yaşadıkları karakterine de yansımıştı. Artık sadece narin değil, sessizdi de. Fikrini belirtmeye çekinen, sesini çıkartmayan bir kız oluvermişti.

"Gel, bacım." Yasin karısına kullandığı yüksek sesten arınan yumuşak sesi ile kardeşine seslendi. Biliyordu en ufak seste ürktüğünü.

Karısına da sesini çıkartmazdı normalde, kadının yeri baş tacıdır, derdi babası hep. Babasının izinden gider, onlara hep güzel huylu davranırdı.

Ariya, yavaş birkaç adım ile salona girdi. Ağabeyine yakın bir yere oturup başını önüne eğdi. "Duydun mu konuştuklarımızı bacım?"

Usulca başını salladı ama başı yerdeydi.

"Şirvan Ağa'nın seni istediğini de duydun mu?" Az önce duyduğu için yine başını salladı. Yasin hafif geriye yaslanıp "Ne düşünürsün?" dedi kardeşine, ağzını yoklayarak.

Bir Bebek ÖzlemindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin